SİYASET VE EĞİTİM!



Bu böyle devam etmemeliydi. Ağalık beş paralık olmuştu. Baş ağa olarak benim başkanlığımda tüm ağalar toplandık. Tehlikenin boyutlarını kısa ve net olarak anlattım. Son zamanlarda evdeki hatunlara bile söz geçiremez olmuştuk. Bir heyet oluşturarak Ankara yolunu tuttuk.

Sağ olsun bizim Demirkıratlar beni ve arkadaşlarımı şehrin girişinde karşıladılar. Onlar da tehlikenin farkındaymışlar. “Böyle giderse koca ülkede ne Demirkırat kalır, ne de Ağa, dediler. Biz de köyden örnekler vererek yaşananları anlattık. “Tek hatunla evlenmek de neyin nesidir” dedim. “Bu nasıl demokrasidir” dedim. Onlar da bana hak verdiler. Büyük uğraşlardan köy enstitülerini 1954 yılında kapattırdık. Oh be rahatlık varmış!

Daha sonra elliyedi köyün sahibi ve Baş Ağa olarak milletvekili seçilen Kinyas Kartal anılarını şöyle sürdürüyor. “Yanlış yaptık, yanlış.. Üretime dayalı eğitim ve özellikle köy enstitüleri devam etmeliydi. Yanlış yaptık. Ülke ne hale geldi görüyorsunuz. Enflasyon aldı başını gitti. Yanlış yaptık yanlış.. Kinyas Kartal bu gerçeği kırk sene sonra anlattı. Eğitim siyasete, siyasetçiye boğduruldu. Peki şimdi eğri oturmayalım, ama; doğru konuşalım. Şu ülkenin aydınları, yöneticileri aynı itirafı yapmayacaklar mı? On sene sonra, yirmi sene sonra “Ah bu kafa.. Biz ne yaptık. Üç yıllık öğretmenden müdür olur mu? Otuz yıllık müdür görevden alınır mı? Ah biz ne yaptık” demeyecekler mi?

Acaba o zaman son pişmanlık para edecek mi? Beyaz bayrak ödüllü, dosyaları takdirnamelerle dolu müdürlere – gözünün rengi tutmuyor diye 45 puan verip görevden almak. Yapılan iş vicdanla örtüşür mü?

Ah benim bahtı karalım, Karadenizlim, Trabzonlum. – Belki ben görmem ama – benim ilim 81 il arasında kendine yer bulmakta zorluk çekecek. Esas korkum bu. Neylersin..
Eğitimi siyaset denizinde boğanlar utansın.