SEVGİ EKSİKLİĞİ!
Cumhuriyetmizin kuruluş yıllarında Anadolu halkı : "Ankara bizim için Kabe'dir derdi. Nedeni sorulduğunda: " Oradan verilen buyruklar hep bizim iyiliğimiz için verilirdi" derlerdi.
Ankara: Acıları dindiren göz yaşlarını sildiren bu yüce milletin kalbi...
Cumhuriyetinle, sevgiden, saygıdan, hukuktan yana örnek başkent. Güve mi girdi sana , adaletinin a'sından, hukuğunun h'sınden, demokrasinin d'sinden gerdikler çentikler çıkmaya başladı.
Güzel başkentim bu fotoğraf yakışıyor mu sana?...Bu millet, bu koca millet böyle mi olmalıydı? Birbirine mi düşmeliydi. "Devletin tepesinde kavga olmaz" diyen büyük büyük, çok büyük insanlar. Kavga tabana indi haberiniz olsun.
Artık büyük acılarda bile, kocaman sevinçlerde bile birbiriyle konuşmayan, biraraya gelemeyen yöneticilerimiz türedi. Bu da -ister istemez - halka yansıyor. Bunu her olayda açıkça görebiliyoruz. "Rabbana, hep bana" anlayışı aldı başını gidiyor. Böyle bir ülkede huzurdan, sevgiden, saygıdan bahsetmek mümkün mü ?
Atatürk'ten sonra, bir kaç yöneticimiz hariç çocuklarımıza örnek verebileceğimiz yönetici bulmakta zorluk çeker olduk.
Anıtkabir'de dalgalanan şanlı bayrağıma üvey kardeşler gelmeli diyen bir zihniyeti alkışlayanlar türedi etrafımızda...
Çoğu kez, eli öpülesi öğretmenlerimi sorgular duruma düştüm.
Acaba bana yanlışları doğru diye mi öğrettiler yıllar yılı. Sevgili öğretmenlerim. Beni bağışlayacağınıza inanıyorum. Size inanıyor ve güveniyorum. Bana iyi şeyler öğrettiniz, sevgi ve saygıdan yana...
Sizden aldıklarımı - faiziyle birlikte - öğrencilerime satmaya çalıştım. Beni yanıltmadınız, ben de öğretcilerimi yanıltmadım.
Ellerinizden öpüyorum öğretmenlerim, ellerinizden öpüyorum. Bu dünyada sevgi ve saygı karaborsaya düştü. Öbür dünyaya da haber verin.
Mekanınız cennet olsun güzel insanlar...