Değerli okurlar; bugün sizlerle eskiye; eskilere; eskimeyen anılara kısa bir yolculuk yapacağız. Yolculuğumuzun ana teması elbette başlıktan da anladığınız üzere ŞENOL GÜNEş. Evet “O”. “Gücün hukukunun değil, hukukun gücünün etkili olmasını istiyorum” diyen ŞENOL GÜNEŞ.
“Mütevazı” kelimesi; Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre, “Alçakgönüllü, gösterişsiz, iddiasız” anlamlarına gelmektedir. Alçak gönüllü tarifi için “Sakin, mütevazı ve kalabalıktan kaçan ruhunu incitmemek için onu, birkaç kişi ile sırtımda ebedî makamına ben götürdüm” demektedir. Günümüzün değil, insanın var olduğundan bu yana süregelen bir “DURUM TESPİTİ”dir “Mütevazılık” kelimesinin üstüne yapıştığı insan davranışları. Atatürk Köşk’ünün 2. katında çocukken görmüştük arkadaşlarım ile birlikte hala orada duran açılır kapanır aynayı!!! Bir sağa bir sola kapakları açılır ortaya 3 ayna çıkar; içine girerseniz sizin nerede ise tamamınızı gösterir, o zamanlar henüz olmayan fotokopinizi çıkarırcasına, tıpkı insanın boy aynasında kendisine baktığı gibi.
Öyleyse biz var olan veya var olup da sonradan ortaya çıkan bu güzel erdemli kelimenin üzerine tam yapıştığı bir insandan, bizim insanımızdan, Şenol Güneş’ten bahsedelim.
1973-1974 sezonu; Trabzonsporumuzun Türkiye 2. Futbol Ligi’nden, Türkiye 1. Futbol Ligi’ne çıktığı zamanlar. Ligin sonları ve Bandırmaspor ile deplasmanda yapacağımız maç için biz de İstanbul üzerinden Feribot ile Bandırma’ya gidiyoruz. Feribotta bir de baktım ki TRABZON LİSESİ’NDEN HOCAMIZ SAYIN OSMAN AYDEMİR ( Yani herkesin bildiği ismi ile FORD OSMAN, ALLAH RAHMET EYLESİN ) hocamız da maça gidiyor. Maçı o zamanki sol açığımız olan B.Turgay’ın golü ile 1-0 kazandık ve yanılmıyorsam bitime 1-2 hafta kala ŞAMPİYON olduk. Aynı gün maçtan sonra Trabzonspor’un otobüsü ile ben de Trabzon’a gitmek üzere yola çıktım.
Bizim kafile ile Ankara’ya dönen, annemle amca çocukları olan Trabzon Milletvekili Sayın Av. ADİL ALİ CİNEL de bu yolculuğumuza katılmıştı. Ben otobüsün orta sağ sıralarında cam kenarında, o zamanki kalecimiz, şimdiki Teknik Direktörümüz Sayın ŞENOL GÜNEŞ de benim yanımda koridorda oturuyordu. Sabah Trabzon’a Beşikdüzü sınırlarından girince aniden otobüs durdu, bir de baktık ki, yollar, dağ, taş, tepe insanlarla dolmuş, taşmış, takımı, futbolcuları bağırlarına basmak için bekliyorlar.
Bilenler için söylüyorum, gidişe göre sol tarafımız deniz, sağ tarafımız ise kayalık, dağ tarafı, bizim tabirimiz ile “ KAŞ “ Otobüsün camlarının hizalarında insanlarımız bu kayalıklara çıkmış, otobüsteki futbolculara el sallıyor. Arkada Kadir, İhsan ve diğer futbolcular. Sağ tarafta cam kenarında oturduğum için futbolcuları görmek isteyen taraftarlar futbolculardan kendilerine “ EL SALLAMALARINI” istiyor. Ben de cam kenarından kalkıp koridora geçmek istedim ve ŞENOL GÜNEŞ’e; “ Sen cam kenarına geç de el salla, sizi istiyorlar, görsünler “ tarzında birkaç kelime ettim. Buna karşı ŞENOL GÜNEŞ mealen şöyle dedi: “Yaa Metin otur Allah’ını seversen, rahatsız olma, nasıl olsa ilerleyen saatlerde taraftarlarımız ile birbirimizi sıkça göreceğiz “ dedi. Beni yerimden kaldırıp kendisi oraya geçmedi, hakkı olduğu, tebriğin ASIL SAHİBİ olduğu halde. İşte bu sözleri yıllar yılı unutmadım. Çünkü tavır bugünkü tabiri ile “TRİBÜNLERE OYNAMA” tavrı değildi.
Belki “O”ndan başka birisi olsa hemen cam kenarına geçer, oradan aslında böyle bir hasret neticesi gelen şampiyonluk kutlamaları çerçevesinde gayet doğal olan bu şirinliği yapardı. Çok mu önemli acaba bu tavır?
Evet, çok önemli, hele bu günkü gençliğimize (maalesef) bakarsak...
Demem odur ki; o zamanın şartlarına göre yine bu günkü tabiri ile “POPÜLER” olmanın zirvesinde olan ve Türkiye için bir İHTİLAL niteliğinde olan böyle bir başarıyı sağlayan takımın futbolcularından birinin sergilediği TAVIR... Ve sizlere yukarıda bahsetmeye çalıştığım, “MÜTEVAZILIK” örneği...
Dikkatinizi çekerim, ŞENOL GÜNEŞ’in o sıradaki YAŞI 21... Evet sadece “YİRMİBİR”!!!