Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde saat 11.00’de başlayan zirvede, Şenol Güneş’in yanı sıra Fatih Terim, Mustafa Denizli, spor dünyasının önemli isimleri ve 2024 Paris Olimpiyatları’nda yarışan sporcular yer aldı.
Teknik Direktör Şenol Güneş, saat 16.15’te başlayan “Efsanelerle Futbol” oturumunda mesleki birikimlerini ve sportif tecrübelerini paylaştı.
İşte Şenol Güneş’in açıklamaları:
“Yıllar çok hızlı geçiyor, hem bizim için hem de sizin için. Biz o zamanlar yeniydik, şimdi ise eski olduk. İzmir'e geldiğimizde Trabzon'dan buraya gelmek hiç kolay değildi. Haftada bir ya da iki uçak olurdu. Uçak kalkmazsa kampa gidemediğimiz olurdu. İzmir, özel bir yerdir. Oyunculuk dönemimizden beri burada bir bağımız var. O zamanlar zor dönemlerdi. Türkiye'nin futbolda gündemi yakalaması pek mümkün değildi. Bugün olumsuzlukları konuşabiliriz, evet eksiklerimiz var, ama fazlasıyla ilerlemeler de kaydettik. İmkanlara göre hatalarımız ve eksikliklerimiz var, bu yüzden başarı her zaman yakalanamıyor. Avrupa bizi geçti ama geçmişte de sıkıntılar vardı. Eğitim, tesisler, organizasyonlar ve eğiticilerin bulunmasında sıkıntılar yaşıyorduk. O günlerden bugüne gelmek ve bugün her şeyi görebilmek bizim için bir avantaj. Fazlalıkları düzeltebilirsek çok daha iyi oluruz.”
Ege ve Akdeniz bölgelerinin futbol alanları olması gerektiğine değinen Güneş, “O günlerde futbolu sadece bir oyun olarak görmek doğru değildi. Spor zirvesinden de bahsediyoruz; dünya çapında sporcularımız var. Başarılarını tebrik ediyorum. Ama en önemlisi, onları dinlerken gördüğüm şey; entelektüel seviyede kendilerini çok iyi ifade ediyor olmaları. Sporculuklarının yanında güçlü bir karakter geliştirmişler. Bu da başarılarını etkileyen bir unsur. Bu bağlamda başkanı tebrik ediyorum, böyle bir zirveyi organize ederek öncü oldu. İzmir, Ege ve Akdeniz bölgeleri futbol alanları olmalı. İklim olarak da tesisler için çok uygun. Tarım ürünleriyle, sanayisiyle bilinen bu bölgelerde futbol da bir sanayi olabilir. Altınordu bu konuda adımlar atıyor. Eskiden İzmirspor, Göztepe, Altay, Karşıyaka gibi birçok başarılı takım vardı. Göztepe, Avrupa kupalarına katılmış, üst düzey başarılar elde etmiş bir takım. Demek ki imkân sağlandığında hem bireyler hem de kurumlar başarıya ulaşabilir. Ancak öncelikle geçmişteki sıkıntılarımızı iyi analiz etmemiz gerekiyor. Eleştiriler yapabiliriz ama elde ettiklerimizi de yok saymamalıyız” sözlerine yer verdi.
Güven duygusunun başarıyı pekiştirdiğini vurgulayan Güneş, “Biz futbol oynarken uluslararası maçlarda üç oyuncu olarak beraber oynuyorduk. Rakiplere karşı genellikle defans yapalım diye düşünürdük ama 20-35. dakikalarda gol yediğimizde dağılırdık. Bu bir güvensizlik ifadesiydi; oyuncunun yeteneğinin eksikliğinden değil, takımın güven eksikliğindendi. Antrenörlük dönemimizde oyuncularımıza bu güven duygusunu aşılamaya çalıştık. Güven, öyle kolay oluşan bir şey değil. Oyuncuların davranışları, konuşmaları, ilişkileri, başarıları ve başarısızlıkları güven duygusunu pekiştiriyor. Bu süreçten sonra oyuncular birbirlerine de güvenmeye başladılar.Maalesef son dönemde futbolun altyapısını unuttuk. Mevcut sermayeyi harcamaya başladık, yeni oyuncular yetiştirilmedi. Altyapıya ve spora yatırım yapılmıyor. Çocukların gelişimi için spora yönlendirilmeleri gerekiyor. Spor ve sanat, nefes alabilecekleri alanlardır. Yalnızca sporcu olmaları için değil, kişisel gelişimleri ve sosyal bireyler olabilmeleri için bu alanlara ihtiyaçları var. Yoksa teknolojiyle baş başa kalırlar. Çocukların bir grup içinde dinamizm yaşamaları gerekiyor.Bizim zamanımızda yokluktan çıktık. Bugün ise yokluk yok, ekonomi var. Üst düzey takımlar para kazanabiliyor. Eskiden saha, malzeme, tesis yokken başarılı olduk. Bugün niye olmuyoruz diye soruluyor. Ancak bu, mantıkla çözülebilecek bir sorun değil. Futbol bir oyundur ve oynayan oyuncuya ne kadar kazandığına değil, sahadaki performansına bakarız. Bu ruhun altyapıda ve eğitimde de var olması gerekir” dedi.
Çocuklarımızın spor yapacakları alanlara ihtiyacı olduğunu vurgulayan Teknik Direktör, “Bugün kulüplerin kurumsal yapıları doğru değil. Şirketleşme sürecinde hatalar yapılıyor. Geçici yöneticiler, kısa vadeli başarılar peşinde koşuyor. Devlet izin veriyorsa ve kulüp borçları göz ardı ediliyorsa, transferler yapılıyor. Trabzonspor'un şampiyonluğu sonrasında, kulübümüz de fazla transfer yapan takımlar arasına katıldı. Ancak çok transfer yapmak veya çok para harcamak başarı garantisi vermez. Para bir araçtır, asıl amaç futbol oynamaktır.Türkiye'deki rekabet yeterli değil. Kulüplerin sürdürülebilirlik ilkesine uygun, prensipli yönetilmesi gerekiyor. Aksi takdirde borçlanarak başarı elde etmeye çalışmak sağlıksız bir durum yaratır. Bu sorun, devletin, federasyonun ve diğer ilgili kurumların sorumluluğunda çözülmelidir. Kulüpler altyapıya yatırım yapmazsa ve yerli oyuncu yetiştirmezse, dışa bağımlı kalırlar. Barcelona gibi büyük kulüpler bile altyapıdan oyuncu yetiştiriyor. Biz de bu sisteme geçmeliyiz. Son yıllarda Bursaspor'un durumu bunun en iyi örneğidir. Şampiyon olan bir takım, bugün başka yerlerde. Oysa potansiyeli olan bir şehir. İzmir de öyle; Göztepe stadını dolduruyor, taraftar desteği var. Almanya'nın ikinci ligleri bile dolu, İngiltere'de de öyle. Futbol bir eğlence aracıdır. Ama parayı akıllıca kullanmazsanız, başarı gelmez. Altyapıya yatırım için devlet, federasyon, belediyeler ve eğitim kurumları işbirliği içinde olmalı. Çocuklarımızın oyun alanlarına ve spor yapabilecekleri tesislere ihtiyaçları var. Umarım bu konuda gerekli adımlar atılır” ifadelerini kullandı.
Güneş açıklamalarının son bölümünde ise şu ifadeleri kullandı:
Trabzonspor'da idari ve ekonomik konuları Başkanımız Ertuğrul Doğan yürütüyor. Trabzonspor’un Bankalar Birliği’nden çıkması, zannediyorum borsa işlemleri ile bir işlem yapıldı. Faize çok büyük miktarda para gidiyordu bunu azaltmak için bazı adımlar attılar. Geçmişe dönüp baktığımızda, burada yaşanan sıkıntı şuydu: Sık sık yönetmelikler değişti ve ekonomik harcamalara müdahale edildi. Bir dönem Kulüpler Birliği toplantısına katılmıştım; o zaman 4 büyük kulübün toplam borcu 4 milyar TL civarındaydı. Şimdi belki de bu borç miktarı 30-40 milyar TL’yi buluyor. Ne kadar çok para girdikçe, o kadar çok borç yapılıyor. Kulüplere yaptırım uygulandı; başkanlar sorumlu tutuldu ve daha az harcama yapılması gerektiği söylendi. Kısmen bir kısıtlama oldu. Satış ve transferlerde 15 milyon Euro ya ekside ya da artıda olduk. O dönemde fazla harcama yapma durumu yoktu, fazla oyuncu da alınamıyordu çünkü federasyon buna izin vermiyordu. Bundan yaklaşık 3 yıl önceydi, tam tersi oldu. Şu anda ise kulüplerin borcu olsa da harcama yapmaları mümkün hale geldi. Ancak her yönetimin yaptığı harcamalar bir sonrakini etkiliyor. Düşünün ki ben şu anda yönetim kurulu başkanıyım. Geleceğe dair kaynakları kullanarak harcamalar yapıyorum ve borçlanıyorum. Kulüpler, aklıselim hareket etmeye başlayınca bu durumu düzeltmeye çalışıyorlar. Trabzonspor’un faizden kurtulmak için yaptığı hamle, aslında tüm kulüpler için geçerli olmalı. Kulüplerin daha az harcama yapması gerekiyor. Fakat başarılı olmak için harcama yapma yapıyorsun. Ancak şampiyon olacak sadece bir takım var. Her şampiyon olan takım, bir süre sonra krizler yaşayabiliyor. Bu krizler 1 yıl ya da 3 yıl sürebilir, çünkü yapılan harcamalar karşılanamıyor. Ekonomik durum belli; 3-5 ay boyunca büyük harcamalar yapıyorsunuz, sonra borçlanıyorsunuz ve bu hayatınızı alt üst ediyor. Bu durumu düzeltmek lazım. Ancak Trabzonspor’un şu anda izlediği politikayı doğru buluyorum. Gereksiz faiz borçları olmasın. Kulüplerin borçlarını azaltarak rekabete katılması gerekiyor. Ancak bu, kulüplerin ekonomik gücüyle orantılı olmalı. Ekonomisini aşan ve gelecekte kendisini zor durumda bırakacak bir yapıya girmemeleri gerekiyor.