ŞEHİR KİMLİĞİ

Şehir kimliğini anlamak için, öncelikle “Kimlik” kavramı üzerinde durmak doğru olacaktır. “Kimlik; doğadaki herhangi bir canlıyı veya objeyi başka canlı ve objelerden ayıran, öncelikle onun görsel, işitsel vb. diğer duygularla algılanan, kendine özgü olma durumudur.” “Şehir kimliği; şehir imajını etkileyen; her şehirde farklı ölçek ve yorumlarla kendine özgü nitelikler taşıyan; fiziksel, kültürel, sosyo-ekonomik, tarihsel ve biçimsel faktörlerle şekillenen; şehirler ve onların yaşam biçiminin oluşturduğu; sürekli gelişen ve sürdürülebilir şehir kavramını yaşatan; geçmişten geleceğe uzanan büyük bir sürecin ortaya çıkarttığı anlam yüklü bütünlüktür. Uzun bir zaman dilimi içinde oluşmakta, gelişmekte, değişmekte ve sürekli olarak yeniden üretilmektedir.”  Bir şehir kimliği, o mekanın tüm fiziki ve beşeri özelliklerini yansıtmakta, insan çevre ilişkileri arasındaki etkileşimden etkilenerek insanın davranışları ve yapısal biçimleri sonucu ortaya çıkmaktadır. Bir şehrin kimliğini oluşturan onun kültür varlığı; kültürüne katkıda bulunan da şehrin kimliğidir. Her ikisi arasında karşılıklı etkileşim vardır.

İMAJ ÖNEMLİ ETKEN

Şehrin imajı, şehrin kimliğinin algılanmasındaki en önemli etkenlerden biridir. Şehir imajı daha çok görsel algılamaya dayalıdır. Fakat şehre dair algılarımız çoğaldıkça zihnimizdeki imaj değişkenlikler gösterebilir. Şehrin kimliği ise tüm bu algılamaların toplamı ve zihnimizde ulaştığı sonuçtur.  Şehrin tarihi, kültürel mirasının gelecek kuşaklara aktarılması, şehir kimliğinin devamı anlamına gelmektedir. Şehrin kimliğini korumak, mimari çevreyi, doğal çevreyi ve kültürel çevreyi korumaktır. Şehirlilik bilincinin de gerektirdiği budur. Şehir kimliğinden, tarihi yapıları ve dokuları olduğu gibi, daha çok barındırdığı doğal güzellikleri veya şehrin gelişmesine etki eden sebepleri anlaşılmalıdır. Şehir kimliğini korumada kendini o şehre ait hisseden şehirlilik bilincine ulaşmış bireylerin çabaları önemli bir rol oynar.

KENTSEL DOKU

Tarihi ve kültürel mirasımız olan şehir kimliklerinin korunması için mimarlar, peyzaj mimarları, kentsel tasarımcılar, şehir plancıları, arkeologlar, tarihçiler, sanat tarihçileri, restorasyon uzmanları, sosyologlar, hukukçular, siyasetçiler gibi farklı meslek disiplinlerini ve devletin ve sivil toplum kuruluşlarının bir arada ve uyum içinde bütünü tamamlayıcı şekilde çalışabilmelerinin sağlanması gerekir. Türk Milliyetçiliği hareketi şehir kültürü hareketidir. Yani şahsi yeterliliktir. “Tarihsel süreç içerisinde değişik kültür katmanlarının üst üste birikmesiyle oluşmuş şehir kimliği, bireyler ve toplumsal değerlere göre olumlu-olumsuz, güzel-çirkin gibi yargılarla tanımlanmakta ve süreç içerisinde yeniden üretilmektedir. Kentsel doku, şehrin içinde barındırdığı bütün unsurları kapsamakta ve içinde bulundukları dönemin özelliklerini yansıtarak, zaman içerisinde de değişerek günümüzdeki hallerini almakta ve şehrin var olan kimliğini oluşturmaktadırlar.”

KİMLİKSİZ ŞEHİRLER

“Şehrin kimliğini oluşturan başlıca özellikler; mekanı oluşturan fiziksel yapı, barındırdığı aktiviteler ve kullanıcıların oluşturduğu anlamlardır.” Bu üç temel özellik şehrin kimlik oluşumunda birbirinin tamamlayıcısıdır. Toplumda herkes bu kültürle yoğrulmalıdır. “Kimliği oluşturan etkenleri tarihsel, fiziksel, sosyal, kültürel ve işlevsel etkenler olarak sınıflandırabiliriz.” Bir şehir açısından şehrin dokusundaki yozlaşma yönündeki değişim şehirlerin kimliklerinin kaybedilmesine neden olmaktadır. Kimliksiz şehirlerin niteliksiz mekanlara dönüşmesi, onların hayat kalitesini düşürerek o şehirde yaşayanları olumsuz etkilemekte, şehirlilik bilincine, şehre aidiyet hissine zarar vermektedir. Şehir kültürünü dar anlamıyla belediyelerin yaptığı sergi, tiyatro gösterimi, kitap fuarı, halk oyunları gibi etkinlikler olarak sınırlamak doğru değildir. Şehir kültürünü geniş anlamıyla “kapsayıcı ve kalıcı kültür öğeleri” olarak almak gerekir. “Aranması gereken temel ölçüt, kalıcı kültür öğelerinin korunması, değerlendirilmesi ve geliştirilmesidir.” Şehir kültüründe mensubiyet ve mesuliyet vardır.

EKONOMİK VE KÜLTÜREL YAPI

Şehirleşme süreci içerisinde, yaşadığı şehrin demografik, ekonomik ve kültürel olarak şehirleştiğini hisseden yerleşiklerin bu değişime ayak uydurması, kendini bu sürece ait hissetmesi, yaşayış tarzı olarak benimsemesi ve davranış biçimlerini kabullenmesi söz konusu nüfusun şehirleşmeye başladığının bir göstergesidir. Buna da milli hayat denilir. Şehri yönetenler, yönetim şekli mahalli idareler de önemlidir. Halka kültür hizmetinin onun etkin katıldığı bir şekilde verilmesi beklenen bir durumdur. Şehirlerimiz geçtiğimiz asırda; büyümenin, sanayileşmenin ve iktisadi gelişmenin lokomotifi olmuş ve bu gücünü halen muhafaza etmektedir.

TÜRKLERDE ŞEHİR KÜLTÜRÜ

İslam, şehirde doğmuş bir dindir. Hz Peygamber, Mekke’den Yesrib’e hicret edince Yesrib’in adını Medine olarak değiştirmiştir. Zira Medine, “şehir” demektir, aynı kökten türeyen medenî kelimesi biz Müslümanların temel kimliğini ifade eder. Yüce dinimiz İslam bir medeniyet dinidir. Şehre indirilmiş bir din olan İslam, ibadetlerinin çoğunun da yerleşik hayat süren cemaat tarafından ifasını öngörmüştür. Bu özellik Müslüman beldelerinde başlangıçtan itibaren şehirlerin doğmasını sağlamış, şehir kültürü de “medeniyet”i doğurmuştur. Bu bağlamda Türkler de bir “Medine Medeniyeti” olan İslam Medeniyeti dairesine girince, yerleşik hayata geçişi hızlandırarak yeni şehirlerini kurmuşlardır



ORTAK YAŞAM ALANI

Şehrin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal hareketliliklerin temelini kültür oluşturur. Nasıl fertler birbirinden farklı özellikleri ile var oluyorsa şehirlerin de nüans’larla da olsa kendilerini farklı kılan unsurları, kendine has özelliklerini yansıttığı bir kavram olarak ifade edebiliriz. O şehrin insanlarının ortaya çıkardıkları, geliştirdikleri ve kendilerine has bir özellik kıldıkları her şey o şehrin kültürünü oluşturur. Bir şehrin kimliğini oluşturan asıl öğedir. Bundan dolayı her şehrin kendine özgü bir şahsiyeti vardır. Bu şahsiyetin oturması bilinç ile mümkündür ki bu bilinç üreten, besleyen bir ana damardır. Bu damarın gelişmesinde şehrin kurumlarının önemli bir katkısı vardır. Nitekim bu kültür kurumlar vasıtası ile yaygınlaşır, hafıza oluşturur. Onun için şehre dair ifadeler hep bu temalara vurgu içerir. Ahmet Hamdi Tanpınar şehri; “Şehir, bir terbiyenin ve zevkin etrafında teşekkül eden müşterek bir hayat” olarak ifade eder. Bu müştereklik Aristoteles’te, “şehir, soylu bir amaç için ortak yaşam” olarak vücut bulur. Şahsiyet, birçok özelliğin yanı sıra yüksek ahlâk değerlerine de sahiptir ve de ahlâk bilinçli bir seçme ve değerlendirme içerir.

NİTELİKLİ EĞITIMLER

Şehir kültürü, uygarlaşmayi sağladiği gibi bilim, teknoloji ve üretkenliği da kapsamaktadır. Kültür, temelde kentin ürünüdür. Bu nedenle büyük kültürler şehir kaynaklıdır. Bireylerin yaratıcılıklarının ortaya çıkması için uygun ortamlar barındıran kentlerin merkezi ve yerel yönetimleri eğitim kurumları ile işbirliği içerisinde, nitelikli olarak geliştirilen eğitim programlarıyla yakın çevrelerindeki bireylerin kentli olmalarını sağlayacak davranışları kazandırarak kentli olmalarını sağlamalıdır. Böylece bireylerde oluşturulacak olan aidiyet duygusu ile bireylerin kendilerini gerçekleştirme süreçlerine de yol açılmalıdır. Çünkü İdeal bir şehir, bireysel ve benzersiz bir rol oynayarak bireylerin benliklerini bulabildikleri bir yer olmalıdır. Okullarda, kenti tanıtan, kent özelliklerine ilişkin farkındalık kazandıran, kentli olmayı sağlayan hedef ve davranışları içeren eğitim programlarının olmasının yanında, kentli birey özellikleri Hayat Bilgisi dersi gibi bağımsız bir ders olarak formal  eğitim sürecinde yer almalıdır.


OLMASI GEREKEN 7 İLKE

Ayrıca, okullarda öğrencilere rehberlik edecek danışmanlar olmalıdır. Öğrencilere şehir kültürü kazandırmak için geliştirilmesi muhtemel eğitim programlarında yol gösterici olması amacıyla aşağıdaki yedi ilkeden söz edilebilir:

a) Bireyin kendi ve bulunduğu ortam hakkında farkındalığı geliştirilmelidir.

b) Sorun çözmede ekolojik bir çerçeveden yararlanılmalıdır.

c) Dolaylı olarak hizmet modellerinden yararlanılması gerekmektedir.

d) Program hedeflerini gerçekleştirmek için işbirliği gereklidir.

e) Yerel iyileştirme stratejileri ile okul danışmanlığı hedefleri paralel olmalıdır.

f) Kanıta dayalı en iyi uygulamalar kullanılmalıdır.

g) Sonuca dayalı değerlendirme stratejileri kullanılmalıdır.