Geriye dönelim sefer tasına,
Üst üste konulmuş aş raflarına.
Geriye dönelim el emeğine,
Sevgiyle aşlanmış güzelliklere.
Seferimiz olsun sefer tasına,
Varalım sabrın mutluluğuna.
Seferimiz olsun masumiyete,
Aşkla pişirilmiş yiyeceklere.
Neymiş ki sefer tası, yenir mi içilir mi?
Tüketim kültürünün tutsağı olan yeni neslin cevap veremeyeceği bir soru.
Oysa sefer tası; bir dönemin hikayesiydi, hem de uzunca bir dönemin.
Türk ailesinin yokluktan ürettiği, sevgi sabır ve yetinme ekonomisiydi.
Mutfakta ne varsa özenle derlenir, sefer için taslanırdı. Ardından evin geçimini sağlayan emekçinin yoldaşı olmak üzere, sevgiyle eline tutuşturulurdu. Bu bir ömür ibadet aşkıyla yürütülen bir etkinlikti. Hatta sadece evin geçimini sağlayana değil evin öğrencilerine de sefer tasları hazırlanırdı. Üstelik bıkmadan usanmadan, bu uygulama dönem annelerinin bir ritüeli idi adeta. Çünkü anneler; dolu gidip boş geri dönen sefer taslarının, aslında geri dönüşlerinin dolu olduğunu bilirlerdi. O boş gibi görünen sefer tasları, dar günler için bir köşecikte biriktirilecek üç beş kuruşa dönerdi. Onun sayesinde ailenin ekonomi çarkı dönerdi.
Annemin; babama ve bize, özenle hazırladığı sefer taslarını hatırlıyorum. Hazırlıklara akşamdan başlardı, taslar yıkanır, kurutulur ve sabaha hazırlanırdı. Diğer taraftan da el işi diye tanımlanan etkinliklerde bulunurdu; kazak ve çorap örmekte üzerine yoktu. Çocuk aklımla kestiremezdim bu yoğunluğun sebebini. Sonra anladım ki babam maden işinde, annem ev işinde ekonomi yapmaya gayret ediyorlardı.
Sefer tası sadece bizim evin hikayesi değil Türkiye’nin hikayesiydi. Fazlasını aramadan fakat sevgiyle hazırlanan sefer tasları ailelerin sağlığı ve harçlığı olurdu. Sefer tasına abur cubur yiyecek konulmuyordu; bir çeşit yemek, varsa pilav ve kutsal ekmek.
Günümüzde dışarıda yiyip içmek, çılgın bir modaya dönüştü artık. Bu salgın, zengin ya da dar gelirli ayırımı yapmadan herkesi etki altına almış durumda. Bir çok ailenin ayranı yok içmeye ama sıkça çıkar restoran seçmeye.
Bu furya sağlığımızı bünyemizden, paramızı cebimizden alırken aklımızı da başımızdan aldı. Anneler evde yemek yapmaz oldular, tencere kültürü rafa kaldırıldı, mutfak tadı tarih oldu. İletişim kanalları furya halinde, “dışarıda tüketim” özendirmesi yaparak geleneksel mutfak kültürüne büyük darbe vurdular.
Yarın çok geç olacak; sağlıksız nesiller ve heba olan bütçeler Türkiye için büyük bir kayıptır. Sefer tasına duyduğum özlem işte buradandır.