SEFALETİN ADI “SERVET AKTARIMI”!

Bu ülke yirmi iki yıldır bir kişi tarafından yönetiliyor, “bu kişiye göre” ülke biçimlendiriliyor. Etrafındaki insanlarla, ülkeyi “yarattıkları dinsel şablonlara” uydurmaya çalışıyorlar: “Allah için, Allah rızası için” deyip, “İslamiliği tartışılmayan” uygulamalarla, “hac, zekat, sadaka, bağış ve vakıf edebiyatıyla” uyutulan topluma, VAHŞİ KAPİTALİZM dayatılıyor.

79’da, G7’lerin baskısıyla bırakılan karma ekonomi yerine KÜRESEL EKONOMİ, sonraki adıyla Serbest Piyasa Ekonomisi, 80 12 EYLÜL DARBESİYLE tutuklaya tutuklaya, idam ede ede, kafasına vura vura bu millete kabul ettirilip soygun düzeni kurudu; tüm kurum ve kuruluşlarıyla, tüm işbirlikçi ve yandaşlarıyla o düzen devam ediyor. Hangi servet aktarımından söz ediliyor? Zaten düzeni silah zoruyla sömürme amacı için kurmadılar mı?

Her ne kadar Özal’dan bu yana gelen miras Erdoğan’la zirve yaptıysa da, İslamiyet’e, vatan, millet, bayrak, dil ve diğer kutsal değerlere rağmen, “Varlık Fonu, Kur Korumalı Mevduat Sistemi, yoksuldan alınıp zengine verme” ile halkı ezmek, ufalamak, yoksullaştırmak için yapılmadı mı?  

Erdoğan, “günah çıkarır gibi” Amerika’yı yeniden keşfedercesine, “Kapitalist sistemin, insanlığa refah, huzur ve adalet getirmeyeceğini hepimiz kabul etmek zorundayız. / Sürekli sorun üreten mevcut sistemde ısrardan vazgeçmeliyiz” diyorsa da, soygundan pay alanları kolay kolay ikna edemez. Mekke’den Medine’ye göç edenleri Hz. Muhammet, “yağma, talan ve ganimet ayetleriyle” kurulan yeni düzenin içinde tutmadı mı?

Tanzimatçıların istediği ve yaptığı gibi “Mecelleyle” “eksiksiz(!) uygulanan Şeriat” sorunları çözüp Osmanlı’yı başarıya götürmüş müdür? Borç batağında, 1881’de kurulan Duyun-i Umumiye ülke ekonomisini teslim alıp ülkeyi Ulu Hakan Abdülhamit Han Hazretleriyle batırmadılar mı? / Üretmeyen, borçla yaşayan her ekonomi batar.

 

Sürekli sorun üreten mevcut sistem, niçin kabul edildi? Tüm dünya bunu biliyorken, “kapitalizmde ısrar” niçindi? Yağma, talan, ganimet bu sistemle çok daha kolay olduğu için mi? Amerika, İngiltere, Almanya, İtalya… Onlar neden vazgeçmiyor? Sorun sistemde mi, yoksa uygulayanlarda mı? Yoksa arıza yapan uçak gibi, başka bir hava limanına zorunlu iniş mi var ufukta? Her türlü yetkiyle donatılan tek kişilik makamın, Türkiye’yi uçuracakken şimdi sistemden neden kaçılıyor? Betona çakılma özeleştirisini dinlemek hakkımızdır sanırım.

Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler… Kapitalizmin kendisiydi.

Devletin en üst kuruluşu olan Sayıştay’ın denetimine izin vermeyen ve onu devre dışı bırakan kim ya da kimlerdi? “Vurguncu ve soygunculara ihaleleri”, bedellerinin çok üstünde paralarla veren bu devleti-hükümeti yöneten, “servet aktarımı var” diye huzursuzluğunu, rahatsızlığını dile getiren siz değil miydiniz?

“Bıraktınız, yaptılar; milletin hazinesini boşalttılar, Merkez Bankasının arka kapısından, akrabalara, yandaşlara, ortaklara, betonun baronlarına, ithalat ve ihracatçılara, tarikatlara, cemaatlere, vakıflara oluk oluk dolarları akıttılar, teşvikler verdiler, vergilerini sildiler.” Siz değil de dış güçler miydi tüm bunları yapan?

“Ben ekonomistim” diyerek “kahve kültürünün incileriyle”, bilimi, liyakati hiç dikkate almadan”, “faiz sebep enflasyon neticedir” ucuzluğuyla ülkeyi yönettiniz. “128 milyar dolar ne oldu” sorusunu yanıtsız bırakırken “buhar olan 410 milyar” dolarla da, millet uyuttunuz. “Biz iktidar olduğumuzda bu paraları geri alacağız, kalan borçları da hazineyi haraca bağlayan beş beton şirketine ödemeyeceğiz” diyen muhalefet liderine de “devletlerde devamlılık esastır, Londra mahkemeleriyle senden bu paraları söke söke alırlar” diye yanıt veren kimdi?

Bunları söyleyen insanın azgınlaştırdığı “enflasyon ve tavan yaptırdığı faizle doğan fahiş fiyatlarla” milleti açlığa mahkum ettiniz. İşin ayırtına varan ve eleştiren “muhalifleri” hainlikle, teröristlikle suçladınız, “bunları CE HA PE yapıyor, bunlar Kılçdaroğlu’nun başının altından çıkıyor” dediniz; “oysa Avrupa, bütün dünya bizi kıskanıyor” diye onca gazete, televizyon ve tırolle algı operasyonlarını başarıyla sürdürdünüz. Şimdi de bıçak kemiğe dayandı değil mi?

Birlikte yürüdükleri yollarda uğradıkları ihaneti, “ne istediler de vermedik” diye tarihe geçen sözüyle itiraf edip betimlediler, halktan ve Hak’tan af dilediler. Ya şimdi, üç kuruş zam vermeyen, bayram ikramiyesini artırmayan sizler değil misiniz? Devlet kapısından geçinen, dul-yetim maaşıyla hayata tutunmaya çalışan, bu vatan için kolunu, bacağını, gözünü kaybeden asker ve polislere, emeklilere gerçek olmayan enflasyona göre dahi zam vermeyen, ama Kur Korumalı Mevduatla para sahiplerine 1.2 trilyon lira ödemeyi becerenler kurduğunuz iktidar değil midir? Yetmedi, kalktınız, “bu ülkede servet aktarımı var” diyorsunuz. Bu, milletle dalga geçmek değil de nedir?

Kim yaptı bu servet aktarımını? Uyarıda bulunan bilim insanlarını ve siyasileri neden dinlemediniz? Dini, namazı, halkı ve Hakkı, camiyi dilinizden düşürmeyip en vahşi kapitalizmi neden uyguladınız, şimdi de velinimetiniz olan “kapitalizme neden düşman kesildiniz?”

Halkın kendilerinden yüz çevirdiğini, daha inandırıcılıkları kalmadığını, halkın güvenini yitirdiklerini gördüler. Şimdi, nikah tazeler gibi güven tazelemekle halkı uyutacak yeni oyunlara, yeni algı ve yeni yalanlara, yeni masallara hazırlanıyorlar. Müfredat kanıtı değil midir?

Sevgiyle, esenlikle kalınız…

TURAN BAHADIR           bilbatuhan@hotmail.com