Çok şükür seçim yaklaştı.
Heyecanlı ve coşkuluyuz.
Nasıl olmayalım?
Her seçim öncesinde olduğu gibi ülkemiz yine yeniden renklenecek.
Meydanlar şenlenecek, sloganlar havalarda uçuşacak.
Kalabalık oluşturma yarışları yine baş döndürecek.
Ulaşım şirketleri, aş evleri, matbaalar, yerel-ulusal gazeteler ve diğer paydaşlar tam da bu zaman dilimini bekliyorlar.
Ülkemiz boydan boya hareketlenecek, siyaset timleri/trolleri dalga dalga kuşatacak idraklerimizi.
Hele hele parti bayraklarının köşe bucak ülkemizi süsleyecek olması var ya, işte seçimlerin en gösterişli ve, “Doğada en kalıcı” yanı.
Düşünsenize yalılardan yaylalara, evlerimizin balkonlarından ulaşılmaz zirvelerin doruklarına, partilerimizin plastik bayrakları asılacak, doğa bayram yapacak.
Adaylarımızın fotoğrafları her yerde karşımıza çıkacak. Daha ne olsun?
“Siyasi karşıtlarımıza muhabbetimiz artacak, hoş görü ve katlanma gücümüz zirve yapacak.”
Ama en önemlisi sorunlarımızın kısa sürede çözümlenebilir olduğunu duymamız olacak şüphesiz.
Artık yıllardan beri biriken sorunlarımıza meydan okuma zamanı gelmiştir seçim meydanlarında.
Sorunların; kronik, küresel ya da doğa kaynaklı olması fark etmez; hepsinin kısa sürede hal yoluna gireceğine meydanlarımız tanıklık yapacak.
İktidar ve muhalefetin çok etkili çözüm yollarının olduğunu duyunca biz de, bize düşeni elbette yapacağız, “Alkış ve inanmak.”
Eğitimden ekonomiye, adaletten sağlığa, artık sorunlar düşünsün. Biz nasılsa seçim sath-ı mailine girdik ya gerisi kolay.
Bu süreçte ekranlarda daha fazla siyasi tartışma programlarının yer alacak olması bizi daha da mutlu edecek. Zira aynı simaların, “Ufuk açıcı ve nezaket dolu” tutumları; siyaset bilincimizi güçlendirecek, demokrasi ve hoşgörü kültürümüzü ise daha da renklendirecektir.
Köylü kentli herkes birer siyaset bilimci edasına bürünebilir artık. Zaten bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma gibi bir becerimiz vardı ya, üstüne bir de bu siyasi tartışmaları izlemek uçuracaktır hepimizi.
Siyasi söylemlerin “Yerine göre”; en yüksek tondan Atatürkçü ya da muhafazakâr, demokrat ya da dindar, özgürlükçü ya da toplumcu, barışçı ya da milliyetçi ama illa da vatansever olduğunu ilan etme zamanının gelmesi güzel değil mi?
Kitlelerin barış, huzur ve refah vaatleri duyacak olması hoş değil mi sizce?
Bütün siyasi yapıların, bizim geleceğimiz ve mutluluğumuz için seferber olduklarını görecek olmak seçimi daha da anlamlı kılacaktır şüphesiz.
Ve en önemlisi her siyasi yapının kendini en doğruda, dışarıda kalanlarınsa en yanlışta olduğunu seçmene inandırma yarışı var ya…
Seçim süreci elbette batıdaki gibi durağan ve renksiz geçemez.
Biz o kadar coşkulu olacağız ki, Milletvekili aday adaylarının isimlerini bile ezberleyeceğiz.
***
“Süreç bize iyi gelecek; yumruklarımız gevşeyecek, dillerimiz nazikleşecek, bakışlarımız yumuşayacak, kucaklarımız açılacak.”
“Evet evet iyi gelecek; yelkenlerimiz umutla dolacak, daha mutlu ve daha varlıklı hissedeceğiz.”
Biz bu süreçte oluşacak olan vaatler denizinde boğulmadan yüzmeye hazırız, zira önceki seçimlerden edindiğimiz tecrübelerimiz var.
***
Seçim!
Seçim gelsin biz hazırız, nerede mi?
Meydanlarda, ekran karşısında, klavye başında, slogan ve alkış tetiğinde biz hazırız.
Bloklaşmış (konsolide) ve tavizsiz bir şekilde hazırız.
Biz hazırız; bizden olanı kucaklamaya, olmayanı dışlamaya.
***
Sahi 21. yüzyılda seçim süreci böyle mi yaşanmalı?
“Türkiye yüzyılının ya da Cumhuriyetimizin 2. yüzyılının ilk seçimi böyle mi olmalı?