SANDIK-2



Demokrasi, çağdaş ölçüler içinde uyulması gereken kurallar manzumesidir. Bakarsınız bir ülkede darbe yapılır- tıpkı bizde olduğu gibi- bir anayasa hazırlanır ve halkın oyuna sunulur ve yüzde 98 kabul görmüş. Peşinden seçim olur. Gerek iktidara gelen parti, gerekse muhalefet de olanlar başlarlar kabul ettikleri anayasayı eleştirmeye. “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.” Önce koşup sandıkta evet diyeceksin sonra kendine ters düşüp verdiğin oyu beğenmeyeceksin. Özünde sonradan gösterilen tepki doğrusudur. Çünkü halkın oyuna sunulan anayasa zoraki evet istenilen bir yaklaşımdır.

Yerel Seçimlerde halkın iradesinin sandığa yansıdığına kim inanabilir ki? Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Ağaların egemen olduğu yerlerde kullanılan oylar, halkı değil, Ağa’nın iradesini temsil ediyor. Diğer alanlarda duyduğumuz kadarıyla dağıtılan para ve yiyecekler sandığı etkilemiştir.

Seçim halkın iradesidir O ülkede veya o yörede seçime koşullar hazırlanır ve halkın özgür iradesine ipotek konulmaz o zaman meşruluk kazanır. Mısır’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çok büyük oyla “Sisi” kazandı. Ne olursa olsun ihtilal lideri bir generaldir kazanan. Oyların yüzde 97 ‘sini almıştır. Ama bu oyları hangi koşullarda aldı?  Seçimler Mısır toplumunun bir kısmını dışlayarak yapıldı. Gerçi Sisi Mısır’da sevilen bir isim; ancak bir tarafta da susturulan bir kesim var ki bu koşullarda yapılan seçimler demokratik olamaz.

Suriye bu örneklemelerin dışında tutulabilir. Çünkü meşru bir lider, eski Cumhurbaşkanı seçime girmiş  oy çoğunluğu ile yönetimi elinde tutmuştur. Ancak Suriye seçime hazır bir ülke durumunda mıydı? Ülkede iç savaş sürüyor. Bazı bölgeler direniş gruplarının egemenliği altında. Göç etmiş milyonlarca insan var. Bu koşullarda yapılan seçimleri demokrasi adına sandık belirleyemiyor.
Yukarıda belirttiğim iki devlet dışında buna benzer o kadarı var ki!..Buna örnek olarak  geçen ay sandık başına giden Afganistan’ı gösterebiliriz.

Bunun yanında Batı ülkelerinde yapılan seçimlerde her düşünce, görüş kendini gösteriyor. Avrupa Parlamentosu seçimlerini irdelediğimizde, aşırı sağcı partilerin  başarı kazandıklarını görüyoruz. Bu ülkeler telaşa kapılıp, ne toplanma, yürüyüş özgürlüğünü kısıtlama yoluna gidiyorlar, ne de yazma ve söz söylemeyi engelleyici çabalara giriyorlar. Çünkü o ülkelerde gerçekten demokrasi var.
Bu örneklemelerimden çıkaracağımız sonuç, Demokrat yaşamak istiyorsak ülkemize başta çoğulculuk ve söz söyleme özgürlüğü gelmelidir. Uzlaşıcı ve hoşgörülü bir yaşam tarzı hedeflenmelidir. Evrensel değerlerle, ulusal değerler iyi özümsenmelidir.

“Arap Baharı” adı ile yola çıkılan yaklaşım bakıldığında ve işitildiğinde hoş!.. Ama sonucuna baktığımızda büyük bir hüsran ve acımasızlıktır  Ne yazık ki Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde demokrasi umutları yok oldu. Yerini çıkara talana bıraktı. Bu koşullarda o ülkeleri sandık bile kurtaramaz.

“BOP” evet, bakıldığında ne kadar güzel yaklaşım!... Ancak irdelediğinde ortaya Büyük Talan Projesi çıkıyor.

İşte ,biz, biz olalım tam bağımsızlık ilkemizden taviz vermeden, ülkemizin bütünlüğünü insanlarımızın özgürlüğünü koruyalım ve insanımıza demokrasi kültürü aşlayalım.

Ne dersiniz?