TRABZON

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası 28. kuruluş yıldönümünü kutluyor

SES (Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası), 28. kuruluş yıldönümünü kutluyor. 1 Ağustos 1996'da kurulan SES, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin haklarını savunmak için birleşik bir mücadele yürütüyor. Sendika, yıllardır sağlıkta dönüşüm adı altında uygulanan politikaların emekçilere ve halka zarar verdiğini belirtiyor ve çeşitli sağlık reformlarına karşı eleştirilerini sürdürüyor.

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası  (SES) Trabzon Şubesi Başkanı Metin SERDAR'ın yaptığı 31.07.2024 tarihli yaptığı basın açıklamasına göre;

1990’lı yılların başlarında örgütlenmeye başlayan sağlık ve sosyal hizmet emekçileri iktidarın saldırılarına karşı birleşik bir mücadelenin örülmesi için 1 Ağustos 1996’da Genel Sağlık İş, Tüm Sağlık Sen, Sağlık Sen ve Sosyal Hizmet Sen’in birleşmesiyle SES'i kurarak tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini kapsayacak bir mücadeleyi büyüteceklerinin sözünü verdiler. O günden bugüne; memurun sendikası olmaz diyenlere karşı fiili, meşru sendikal anlayışla mücadele ettik. Hak mücadelemizi işyerlerinde büyütürken attığımız her adımı, başlattığımız her mücadeleyi hizmetleri alan halkın nitelikli, ücretsiz, erişilebilir sağlık ve sosyal hizmet hakkı talebiyle buluşturduk.

Sağlık ve sosyal hizmet emeğini 12 Eylül darbesinin karanlığında, işten çıkarmalara, sürgünlere, faili meçhullere karşı canları pahasına örgütleyen başta onur üyelerimiz Ayşenur Şimşek, Necati Aydın, Behçet Aysan barış şehitlerimiz Abdülaziz Yural, Şehmuz Dursun ve Eyüp Ergen nezdinde kaybettiğimiz tüm arkadaşlarımızı minnet ve saygıyla anıyoruz. 34 yıldır süregelen mücadelede sağlık ve sosyal hizmet emeğinin SES’in aydınlık yüzü olmaya devam ediyorlar.

80’li yıllarda başlayan kapitalist yağmanın bugün bizi getirdiği noktada açlıkla, salgınlarla, ölümlerle sınanıyoruz. Sağlıkta dönüşümün icracısı olan AKP hükümetleri sağlık ve sosyal emekçilerinin özlük mali ve demokratik haklarını yok saymaya devam ediyorlar. Yıllardır değiştirerek deneme tahtasına çevirdikleri sağlık sistemine karşı yaptığımız itirazlar yürüttüğümüz mücadele ne yazık ki bizi haklı çıkarmıştır.

Neler yaptıklarının kısaca anlatalım;

2003 yılı başında Sağlıkta Dönüşüm Programı hayata geçirdiler. Bu programla;

•          2004 yılında başlayan döner sermaye uygulaması ile sağlık kurumları işletme haline getirilirken, çalışanlar performansa dayalı kalem, kalem farklılık gösteren emekliliğe yansımayan ücret politikalarına mahkûm edilmiştir.           

•          “Reform” olarak nitelenen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) yani Sözde Sağlık Genel Sigortası 1 Temmuz 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yılların birikimi SSK hastaneleri kapatılmıştır.

•          5 Eylül 2005 tarihinde Düzce'de pilot uygulama ile başlayan aile hekimliği sistemi 2010 yılının sonu itibarıyla ülke genelinde uygulanmaya başlanmıştır. Geliştirilmesi, güçlendirilmesi gereken 1. basamak yok edilmiş, Aile hekimliği adı altında binlerce hekime esnaf olması dayatılmış, en temel insan hakkı olan sağlık hakkı artık bir pazar nesnesi haline getirilmiştir.

•          2 Kasım 2011 tarihinde, bir gece yarısı operasyonu ile çıkarılan 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Hastaneleri işletme haline getiren Kamu Hastane Birlikleri uygulaması, sadece 6 yıl sürebilmiştir. KHK ile gelen Kamu Hastane Birlikleri Ağustos 2017’de yayımlanan 694 sayılı KHK ile kaldırılmıştır.

•          2017 yılında ilk şehir hastanesini açarak sağlıkta dönüşümün 3.fazını tamamladık diyorlar. Yani halka rağmen şehirlerden uzak sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini kölelik düzeninde çalışmaya mahkûm eden sağlık turizmi yatırımı sermayeyi besleyen şehir zindanları…

Sosyal Hizmetler adım adım tasfiye edilmiş, Sosyal Hizmet sadaka anlayışı içinde “Sosyal Yardım” a dönüştürülmüştür. Bakıma muhtaç yaşlı, çocuk ve kadınlar devletin korumasından alınıp her türden istismara karşı vakıf ve cemaatlerin insafına bırakılmıştır.

Taşeronlaştırma ve güvencesiz çalıştırmanın geldiği boyutlar işkolumuz çalışanlarının yarısına ulaşmıştır. Bu süreçte tam da dediğimiz gibi güvencesiz çalışma biçimi iş tanımlarımızın belirsizleşmesi, nöbet sisteminin esnekleşmesi, 4B, 3+1 çakılı gibi farklı istihdam biçimleri ile tüm istihdam biçimlerini belirlemeye başlamıştır. Sağlıkta dönüşümün yarattığı yıkımı sağlık ve sosyal hizmet emekçileri ve tüm toplum yaşarken kamusal, toplumsal sağlık, insan onuruna yakışır bir sağlık sistemi ve çalışma hayatı kurma kararlılığımızla mücadelemize devam ediyoruz.

Çünkü biz sağlıkta donuşum ölüm getirir diyerek SSK işgalleri yapan, iş bırakarak hayati durduran şehirlerin meydanlarına sel olup alanların SES’iyiz,

Çünkü biz, gece yarısı KHK’larıyla işlerinden edilen binlerce sağlık ve sosyal hizmet emekçisinin, yıllardan sonra iade olurken artık hayatta olmayan Bülent’lerin SES’iyiz,

Çünkü biz gecikmiş ve kapalı bir sağlık politikasıyla hayatını kaybeden 100 bin vatandaşımızın, koruyucu ekipmansız sahada covid ile baş başa bırakılırken hayatını kaybeden Dilek’lerin SES’iyiz,

Artan iş yükü ve mobbingler yüzünden intihara sürüklenen Mustafa’ların sendikasıyız, geçici görevlerde, yoğun mesailerden sonra evlerine ulaşamayan, trafik kazalarında hayatlarını kaybeden Rumeysa’ların, Mehmet’lerin, Ender’lerin SES’iyiz,

Depremlerle yerle bir olan şehirlerinde çalıştıkları hastanelerin enkazlarında kalan Asiye’lerin, Murat’ların, Cahit’lerin SES’iyiz,

Çünkü biz Hatay’da Adıyaman’da Malatya’da yıkıntılar arasından çıkarak kentlerimizi yeniden inşa edeceğiz diyen sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin SES’iyiz,

Başka bir sağlık sistemi mümkün diyerek her türlü hukuksuzluğun, adaletsizliğin, yanlış politikaların takipçisiyiz. Mücadelemiz sürüyor sürecek...Çünkü

Metropollerden en ücra kasabalarda kadar üniversitelerde, şehir hastanelerinde, sağlık ve aile başkanlıklarına ve ASM’lerde her gün şiddetle karşı karşıyayız.

Eksik istihdam yüzünden ağır iş yükü ve mobbingle ezilmeye çalışılıyoruz.

Yoksulluk sınırındaki ücretlerle açlığa mahkûm ediliyoruz.

Emekliliğe yansımayan ödeme kalemleri yüzünden emekli olamıyoruz

Birbirine yabancılaştırılan mesleklerimizle iş barışımızı bozuyorlar

Toplu görüşme denilen orta oyunu ile emekçileri sarı sendikalara mecbur bırakmaya çalışıyorlar.

İşte bu bunlara karşı;

Mücadeleyi büyüten, umudu yeşerten sendikadır SES

Kamusala hizmetlerde liyakat diyen sendikadır SES

Mobbinge hukuksuzluğa tahammülümüz yok diyen sendikadır SES

Sağlık ve sosyal hizmet ekip işidir diyen sendikadır SES

Sağlıkta şiddete hayır diyen sendikadır SES

Vergide adalet istihdamda ücrette güvence diyen sendikadır SES

İktidarlar değişse de mücadeleden vazgeçmeyen sendikadır SES

SES var umut var

Yaşasın SES yaşasın KESK yaşasın örgütlü mücadelemiz!