BÖLGESEL

Prof. Dr. Ayhan Kara: “Rusya-Ukrayna savaşının neden olabileceği nükleer risklere daha fazla odaklanmalıyız”

Giresun Üniversitesi Nükleer Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Ayhan Kara, Rusya-Ukrayna savaşında Kursk ve Zaporijya nükleer santrallerinin büyük risk oluşturduğunu belirtti.

Giresun Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Nükleer Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Ayhan Kara, Rusya ile Ukrayna arasında sürmekte olan savaşta, hava saldırılarının yaşandığı Kursk ve Zaporijya şehirlerinde bulunan nükleer reaktörlerin büyük risk oluşturduğunu belirterek önemli uyarılarda bulundu.
Kara yaptığı açıklamada, Kursk ve Zaporijya’da bulunan reaktörlerin bilinçli ya da bilinçsiz hedef alınması halinde tüm insanlığın risk altına gireceğini vurguladı. Prof. Dr. Ayhan Kara, “Savaşın karanlık gölgesinde, nükleer reaktörlerin bir tehdit unsuru olarak görülmesi, insanlık için büyük bir tehlike arz etmektedir. Kursk ve Zaporijya Nükleer Santralleri, hem Rusya’nın hem de Ukrayna’nın savaşın seyrini değiştirme amacıyla bilinçli veya bilinçsiz olarak saldırı ihtimali nedeniyle ciddi bir risk oluşturuyor. Bu durum, tüm insanlığı riske atıyor ve dünya çapında yıkıcı bir krize yol açabilecek potansiyele sahiptir. Bu yaklaşım, tüm insanlığı riske atmakta ve nükleer silahların da kullanılabileceği 3. Dünya Savaşı'na dahi yol açabilecek bir kriz yaratma potansiyeline sahiptir” dedi.

Daha önce Çernobil’de yaşanan faciadan etkilenen Türkiye’nin bu tehlikeye karşı daha fazla odaklanması gerektiği uyarısında bulunan Kara, “Türkiye olarak yanı başımızdaki bu tehlikeye karşı daha fazla odaklanmalı ve bu tehdidi dünya kamuoyuna etkin bir şekilde izah etmeliyiz. Nükleer bir savaş olmasa bile, olası bir çevresel felaketin boyutları tahminlerin çok ötesine geçebilir. Bu yüzden tüm taraflar acilen sorumluluk almalıdır. Türkiye ise en kötü senaryoya karşı önlemlerini şimdiden almalıdır. Nükleer bir savaşın sadece bölgesel değil, küresel bir felaket anlamına geleceğini bilmeliyiz. Çernobil'den hafızalarımıza kazınan korkunç anılar, nükleer felaketlerin dünyayı nasıl saran bir kâbus haline getirebileceğini açıkça gösterdi. Çernobil’in etkileri, sadece o bölgedeki yaşamı değil, tüm dünyayı günümüzde dahi etkilerini görebileceğimiz şekilde sarsmıştır. Olası bir nükleer felaket gezegenimizdeki yaşamı tehdit eden karanlık bir dönem anlamına gelir” ifadelerini kullandı.

Kursk ve Zaporijya’daki santrallerin sahip olduğu teknolojiler ve riskler
Prof. Dr. Ayhan Kara, Kursk ve Zaporijya’daki santrallerin sahip olduğu teknolojiler ve riskler hakkında bilgiler vererek “Barışçıl nükleer teknolojiler, enerji üretimi ve düşük karbon emisyonları ile iklim hedeflerimize ulaşma konusunda büyük bir potansiyele sahip olsa da savaş zamanlarında bu teknolojilerin bir tehdit unsuru olarak kullanılması, insanlık için büyük bir risk ve tehlike oluşturuyor. Rusya sınırları içinde bulunan Kursk Nükleer Santrali, ‘Yüksek Güçlü Kanal Tipi’ (RBMK) bir reaktördür. Bu tür reaktörler, geçmişte Çernobil faciasıyla kötü hatıralar bırakmıştı. Yüksek güç üretme kapasitesine sahip olan bu reaktörler, grafit kullanımı gibi güvenlik zafiyetleri ile tanınıyor. RBMK reaktörleri, 1986'daki Çernobil Nükleer Santrali felaketinde kullanılan aynı türden olup, günümüz güvenlik standartlarına uygun olmayan koruma kabı tasarımıyla bilinir. Çernobil felaketi, bu reaktörlerin tasarım ve güvenlik eksikliklerini tüm dünyaya acı bir şekilde göstermişti. Çernobil'in etkileri, nükleer güvenliğin ne kadar kritik olduğunu ve tasarım hatalarının büyük bir felakete yol açabileceğini gözler önüne zaten sermiştir. Ukrayna sınırları içindeki Zaporijya Nükleer Santrali ki, ülkemize Çernobil’den çok daha yakındır. Avrupa'nın en büyük nükleer santralidir ve kısmen RBMK reaktörlere göre daha korunumlu olan ‘Su ile Soğutulan ve Su ile Yavaşlatılan Tip’ (VVER) reaktörlere ev sahipliği yapmaktadır. Ancak Zaporijya'nın büyüklüğü ve eski bir reaktör türü olması, güvenlik endişelerini arttırmaktadır. Dolayısıyla hem Kursk hem de Zaporijya nükleer santrallerinin mevcut durumu, uluslararası güvenlik standartları açısından ve savaş koşulları nedeniyle büyük bir risk taşıyor. Bir nükleer felaketin eşiğinde olduğumuz bu dönemde, tüm taraflar acilen sorumluluk almalı ve Türkiye en kötü senaryoya karşı hazırlıklarını derhal yapmalıdır” açıklamalarında bulundu.