PONTUSÇULUK

İşsizlik ve umutsuzluk bataklığında serpilen zehirli sarmaşık; Pontusçuluk. Günümüzde bir bölge veya topluluk üzerinde planlanan manüplasyonların rahatça uygulanabilmesinin en geçerli yolu o kitlenin ekonomik çöküşünü sağlamaktan geçiyor. Ekonomik çöküşün getirdiği umutsuzluk ve gelecek endişesi her türlü sosyal, siyasal, hatta demografik oyunlara karşı dirençsizliğin yolunu açıyor. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de Pontusçuluk hayali kuran karanlık odakların en büyük silahı bölgemiz insanının işsizlik, fakirlik ve umutsuzluk girdaplarının içine çekilmesi ve çaresizlik içinde birlik ve bütünlüklerini kaybederek belirsizliklere savrulmasıdır.

Geçmişte bölgemizde kukla bir pontus devleti kurarak askeri ve ticari alanda avantaj sağlamayı amaçlayan başta İngiltere ve Rusya’nın kurdukları planlarının ilk adımı her zaman bölgenin Türk nüfusunun ekonomisini çökertmeye yönelik çalışmaları olmuştur. Rusya kendi egemenliğinde olan Kuzey Karadeniz kentlerinde güçlü ekonomik yapılar oluştururken Kuzey Doğu Karadeniz bölgemizin gelişimi için elzem olan tren yolu yapılmasını savaş nedeni sayacak kadar ileri gitmiştir. İngiltere ve Fransa bölgedeki Türklerin zenginleşmesini engellemek için Kapitülasyonların da yardımıyla bölgedeki Rumları ve Ermenileri organize ederek ve ürettikleri mallarının acenteliklerini vererek ihtiyaç olduğunda kullanabilecekleri zengin azınlık tüccar ve esnaf sınıfı yarattılar. Ayrıca Avrupa’dan maden işleme ve döküm sanatlarını öğretmek için ustalar getirerek kiliselerde açtıkları kuslarla azınlıkların ekonomik hayatını canlı tutacak sanatkarlar yetiştirdiler. Elbette bu faaliyetlerin hiçbir kısmında Türkler yoktu, aksine Türklerin bu gibi faaliyet ve çabalarına engel olunuyordu. Zamanı geldiğinde öğrendik ki bu faaliyetlerin amacı Türkleri aç, sefil, çaresiz bırakıp semirtilmiş ve zenginleştirilmiş Rum ve diğer yabancı unsurlar üzerinden kukla bir Pontus devleti kurmak. Proje başarıya ulaşmadı ama çöpe de atılmadı, uygun zamanda değişik yöntemlerle tekrar sahneye sürmek için dolabın tozlu raflarına kaldırıldı.

Pontusçuluk faaliyetinin hedefi olan bölgemiz ekonomik olarak çok kötü bir durumdadır. Uygulanan yanlış politikalar nedeniyle sanayi, tarım, hayvancılık çökmüş ve özellikle gençler işsizliğe mahkum edilmiştir. Fazla ayrıntıya girmeye gerek yok, sözünü ettiğimiz olumsuzluklar bizzat toplum tarafından zaten bütün çıplaklığıyla ve her yönüyle yaşanmaktadır. Peki yakın tarih boyunca Türklere bu zafiyetleri yaşatmak için uğraşan iç ve dış Pontusçu mihraklar bu gün hangi planların peşindeler? Vazgeçmediklerini biliyoruz, fakat en baştan söylemek gerekiyor ki bölgede planlarını uygulayacak bir Rum nüfusu kalmadığı için artık işleri çok zor. Bu nedenle hedefe varmak için uyguladıkları stratejilerini değiştirdiklerini görüyoruz.

Yunanistan’dan Doğu Karadeniz’e turist olarak gelen bazı gruplar halen Rumca konuşulabilen köyleri ziyaret etmekte, özellikle işsiz gençler tespit edilerek diyalog kurulmakta ve Yunan üniversitelerinde eğitim için burs ve iş imkanı sağlanarak Yunanistan’a götürülmektedirler. Yunanistan’a iş ve eğitim vaadiyle getirilen bölgemizin işsiz gençleri sistematik bir pontus propaganda bombardımanına maruz kalmaktadırlar. Hatta yöremizdeki bazı yerel sanatçılara Yunanistan’da ücretsiz kaset ve CD imkanı sağlandığı şeklinde duyumlar almaktayız. Bu anlattıklarım sır değil, konuya ilgi duyanlar biraz araştırdığında bütün gerçekleri tüm çıplaklığıyla karşılarında bulacaklardır. Hatta bu organizasyonun başındaki adamın Savas Kalenderidis adında bir Yunan İstihbarat Servis ajanı olduğu konuyla biraz olsun ilgilenen ve araştıran her kes tarafından bilinmektedir.

Sonuç olarak Yunanistan ve Emperyal Devletler bölgemizdeki işsizlik ve ekonomik zayıflığı kullanarak; yeni bir etnik grup oluşturmaya çalışarak bölge ile etnik ve kültürel bağlarının olduğunu, geçmişte bu etnik grubun bölgenin genelinde bulunduğunu fakat Türkler tarafından soykırıma uğradıklarını ve bu iddiaları dünya kamuoyunda yer bulmaya başladıktan sonra Türk Devletini “Pontus Soykırımı” ile suçlayıp tazminat ve toprak talebinde bulunacaklarını tahmin etmek zor değil. Yakın geçmişte yaptıkları ana konusu “Pontus” olan toplantılarına ve sundukları bildirilere bakarsak konuyu daha net idrak ederiz diye düşünüyorum.

Bu planları bozmak için öncelikle bölgenin ekonomik sorunlarını çözmek ve işsizliği azaltmak şarttır. Devletimiz bölgemizde gizli emellerle dolaşıp faaliyet gösteren ajanlara karşı en radikal şekilde tepki göstermeli, ayrıca Pontus bezirganlarına hareket alanı bırakmayacak şekilde Entelektüel ve Aydınlara özellikle sosyokültürel ve tarih alanlarında tatmin edici çalışmalar yaptırıp okullarda genç nesillere aktarılmasını sağlamalıdır. Unutmamak gerekir ki ekonomik ve duygusal çöküntü içinde olup gelecek kaygısı taşıyan her genç yumuşak karnımızdır ve kaybedilme potansiyeli taşır. İkinci bir Ermeni soykırımı yalanı furyası ile karşılaşmak istemiyorsak, birkaç çapulcu deyip en başta ihmal edip imha etmediğimiz ve bizim pasifliğimiz nedeniyle büyüyen PKK belası gibi bir belayı farklı şekilde yaşamak istemiyorsak çok radikal ve programlı bir şekilde hareket edip henüz küçükken yılanın başını ezmemiz gerekmektedir.