PEMBE EV KREŞİ

Anlatılan özel kreş değildir.
Zenginin çocuğu zaten evinde özel hocalar ve bakıcılarla pembe bir kreştedir.

Devlet memuru anne babaların durumu ise ortada. Ortalama iki çocuğu olduğunu hesap edersek; ev kirası, doğalgaz, su, mutfak masrafı, giyim-kuşam, servis masrafları... Babanın içtiği sigara, şunu bunu derken liste uzar da uzar.

Huzurlu bir yaşam özlemi çekilirken, bir de asgari ücretle çalışan annelerin ve babaların halleri nasıldır acaba?

Bütün bu zorluklara rağmen kıt kanaat geçinen bu insanların dertlerine bir nebze olsun katkıda bulunmak isteyen belediyelerin açtığı kreşlerin kapatılmasının mantığına bakalım.

Son yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olan ve sonrasında kaybeden, o dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un en önemli seçim vaadi neydi?
“Seçildiğimde İstanbul’da her ilçeye şu kadar, bu kadar kreş açacağım,” diyerek mitinglerde halkın gözlerinin içine bakarak verdiği vaatlerden sonra ne değişti?

Şimdiki Milli Eğitim Bakanı, bu kreşlerin kapatılması yönünde bir tamim yayınladı.

Kreşler kapatıldığında bu çocukların çalışan anneleri evlerinde mi oturacak? Babalarının maaşı, ülkenin geleceği olan bu çocukların karınlarını doyurabilecek mi? Fakirleştikçe fakirleşen bu insanlar, çocuklarının geleceklerini nasıl planlayacak?

Yeni baştan başlayacak bu çileli yaşamda nasıl mutlu olacaklar?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı açıklama yapıyor: “Yaptığımız kreşlerde öğretmenler de istihdam ediliyor. Bunca atanamayan öğretmenimiz varken...”

İmamoğlu devam ediyor: “Cami yapıyoruz, İstanbul’da kaç tane cami onardık ama imam tayin etmiyorlar. Karakollar yaptık, kadro vermiyorlar.”

Elma ile armut birbirine karışmış. “Olur da bu kadarı da olmaz,” denilen günlerden geçiyoruz.

Bu çocuklar hayata nasıl tutunacak? Sizler yaptığınızda her şey doğru oluyor, başkaları yaptığında bu insanlar neyin olmazını yaşıyor, anlamak mümkün değil.

Pembe kreşler gri renge bürünüyor ve kimsenin umurunda değil!

Ailelere yapılan bu yardımların önünü kesmekten daha garip bir hikâye olabilir mi?

Yıllardan beri sabahın köründe yollara düşen bu minik kalplere ve mağdur olan kendi insanımıza, yarın öbür gün “Kaderleri böyleydi,” mi denilecek?

Bir de yeni emekli olmuş anne babaları düşünürsek… Zor arkadaş, zorun zoru!

Allah kimseyi bu hallere düşürmesin, başka ne söylenebilir ki?