Parmak deyip de geçmemek lazım, zira parmaklarımız çok becerikli ve her biri ayrı anlamlarla yüklü. Bu giriş cümlesi aklınıza, “On parmağında on marifet” deyimini düşürmüştür sanırım. Bu çok anlamlı deyime denk düşecek insanların nesli çoktan tükendi. Sanat ve beceri yüklü parmaklar ne yazık ki tarih oldular. Şimdilerde parmakların becerisi çok başka alanlarda kendini gösteriyor. “Ağaç yaşken eğilir” diyen atalar, parmakların klavyede eğilip büzülmesini kastetmediler şüphesiz. Özellikle küçük parmak, telefon kullanıcılarının şekil bozukluğuna uğrattığı feda edilmiş bir parmaktır, diğer parmaklar da kaydırma ve tuşlama becerisiyle oldukça “donanımlı” hale gelmiştir. Bir de parmaklara yüklediğimiz anlamlar var ki, “Parmağın boyundan büyük.” Onun için parmak deyip de geçmemek lazım...
Dünyanın her yerinde parmaklara anlamlar yüklenmiştir şüphesiz, ama bizim gibi her parmağı kullanan ve parmaklara yüklediği anlamlar bakımından zenginlik yaşayan başka bir toplum var mı bilmiyorum?
bilmiyorum? Bizde parmaklar, genelde siyasi anlamlar yüklenerek şekil alırlar ve kutuplaşmanın görünen ilk yüzünü oluştururlar. Başparmaktan küçük parmağa kadar, tekli ya da çoklu siyasal söylemlerimizin dili gibidirler adeta. Anlamlar yüklenen parmaklar bir süre sonra sıkılan yumruklara, nefret ve intikam yüklü sloganlara dönüşür. Artık peşinden fırtınaların kopması kaçınılmazdır. 1980 öncesinde Türkiye’nin ufkunda çoğunlukla “Ülkücülerin bozkurt, solcuların zafer” işaretleri dalgalandı. Sloganla canlanan parmaklara başkalarının parmağının yön verdiğini fark ettiğimizde, fırtına çoktan kopmuştu. Yüzlerce gencinin cenazesini omuzlayan Türkiye unutulmaz travmalar yaşadı. 12 Eylülcüler, “Kalemlerle birlikte parmaklar da kırılmıştır” diye düşündüler. Öyle ya, idamlar ve hücreler “O melunların sonunu getirmiş olmalıydı.”
Öyle olmadı elbette; darbecilerin dönemi sona erince, parmak işaretleri çoğalarak arttı. İslamcılıktan Türkçülüğe bütün düşünce gurupları anlam yükledikleri işaretlerini yeniden sahneye taşıdılar. Çok şükür ki parmakların dili “Şimdilik yumuşak.”
Bu bilinen parmak işaretlerinin dışında son dönemlerde işaret parmağının sıkça kullanılır olduğunu görüyoruz. İşaret parmağı, karşı düşünceye veya şahsa sallanarak bir tehdit unsuru durumuna geldi. Yani şu aralar en işlevsel parmak, işaret parmağı. Parmakla birlikte en ağırından sözler de sallanmalı elbette. Özellikle “Sen benim kim olduğumu biliyor musun” efelenmesi yapılırsa, işte o zaman parmak daha da anlamlı hale gelecektir. İşaret parmağı, insanın en çok kullandığı parmaktır, yani parmak çok kullanılmaktan yorgun zaten. Bir de ölçüsüzce sallamak... Ne parmak, ne de insanlık “Parmak sallamaktan” hazzetmez. Unutmamak lazım ki İslamcı düşüncede işaret parmağı, “Salavat parmağı-şahadet” parmağı olarak adlandırılır.
Parmaklarımızı, birleştirip selamlaşmak ve tokalaşmak varken, sallamak niye... Parmaklarımızı birleştirip; el sallayıp uğurlamak, el açıp karşılamak varken, sallamak niye. Parmaklarımızla egolarımızı, kinlerimizi bastıralım, yeni travmalara yol açmayalım. Sallamayalım, selamlaşalım