Kendi dünya görüşümüze ters geldiğini nakille öğrenerek dilimize pelesenk yaptığımız bir sözüyle bazı düşünürlere karşı nefret yükleniriz.
Bu genel bir tutumdur.
Ben de ilk defa Marx'ın "Din halkın afyonudur.” klişesini duyup kendinden nefret etmiştim.
Bu nefretin kaynağı yetiştiğim çevre ve cahilliğimdi.
Nerede, niçin, neden söylenmiş, beni ilgilendirmiyordu.
Üniversiteyi bitirip hayatımın içine birçok kitap girdiği dönemlerde de bu önyargılı duruşum değişmedi.
Marx’ın adını duyduğumda sanki şeytanın etrafımda dolaştığı kanaati uyanırdı bende.
Benim hislerime benzer hissedimleri karşıtımız olanlar 'Gazali, İbni Haldun' gibi isimleri duyunca yaşardı.
Oysa hepimiz biliriz ki insan bilmediğinin düşmanıdır. Çiçeklerin bazıları dikenlidir diye arılar alacağı balı bırakmaz. Biz insanlar ise çok önyargılıyız.
Marx'ın din üzerine söylediği bu ünlü söz, Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi’nin giriş bölümünde yer alır.
Marx’ın sağlığında yayınlanmayan "Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi" kitabında Marx, muhatabını satır satır incelenmiş ve Hegel’de soyut ve metafizik olarak varolan bütün önermelerin maddi temellerini irdelemiştir. Adeta Marx, Hegel’de tersine duran dünyayı, “ayakları üzerine” çevirmiştir.
Şimdi filozoflar arasındaki bir tartışmadan yola çıkarak "Din halkın afyonudur" değerlendirmesiyle belli düşünürlere pencerelerimizi kapatmayı anlamlı bulmuyorum.
Şayet biz bu söze nefret yüklü bakmasaydık, belki de FETÖ denen haşhaşinin ağına düşen insanların bir kısmını kurtarabilirdik.
Demek ki dinin haşhaşla ilgili bir yanı var. Burada hassas nokta bağlandığın varlıktır. Eğer kişiye efsunlanırsan "Din halkın afyonudur" sözü doğru olur. Fakat Allah ve onun peygamberlerine bağlanırsan o din, senin necatın olur. Yani bir tarafta fecaat diğer yanda necat vardır.
Günümüz dünyasında ben bazı sorgulamalar yapsam da hala milli ve yerliyim. Zira şuursuz biattan şuurla bezenmiş tercihlerden yanayım.
Her kitabı okurum. Arının her çiçekten bal almasına misal yaparak.
Zira özeleştiri karakterli insanın eylemidir.