Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başbakanlık arşivlerine, İstanbul Osmanlı millî arşiv kütüphanelerine gidip bakınız Japonlar başta olmak üzere bütün yabancılar harıl harıl Osmanlıca kitapları evirip çevirip okuyorlar, arşiv belgelerindeki sırları, Osmanlıcayı bilenler olarak elde etmeye çalışıyorlar.
Hele hele Osmanlı’yı yıkan İngilizler, Amerikalılar, Fransızlar, Yunanlılar, İtalyanlar, Ruslar bile Osmanlı arşivlerinden ders alıyor. Onlar böyle yaparken bizim Türkiye’dekilerin Osmanlıcaya karşı çıkmaları elbet cehalettir. Cehaletin manası “boşluk” demektir. Yani, ilimden ve tarihten yana boş olanlardan başkası Osmanlıcaya karşı çıkmaz. Çünkü Osmanlıca herkesin iftihar ettiği 650 senelik Osmanlı imparatorluğu Türkçesidir ki bütün dünyada geçerlidir. İmparatorluk Türkçesine karşı çıkmakla hiçkimse cehaletini gizleyemez. Veya mazur gösteremez. Çünkü bütün dünya kıtaları arası olan Osmanlı medeniyetinin bütün eserleri bu Türkçe ile yazılmıştır.
Büyük Biritanya İmparatorluğu denilen İngiltere İngilizcesinin kelimeleri iki yüz bindir. Bunun 60 bin civarı kelimesi işgal ettiği ülkelerin kelimesidir. Türkçedeki ‘Yoğurt’ kelimesi bile İngilizcede ‘yogurt’ olarak geçmektedir.
Bizim yanlışı okumuş tahsilli cahiller bile diyorlar ki: “Efendim Osmanlıca Türkçe değil, Farsça, Arapça, Türkçe hatta Fransızca karışımıdır. Bizi bağlamaz.” Fakat İngiltere altmış bin kelimeyi alırken öyle demiyor. O kelimeler konusu başka, Türkçenin Kur’ân alfabesiyle yazılması başkadır. Asıl Osmanlıca buna denir. Yani, Türkçe’nin Kur’an alfabesiyle yazılmasına Osmanlıca denir. Osmanlıcada değişen Türkçe değil harftir.
O arabın harfi ve kelimesi değil, Kur’ân’ın harfi ve kelimesidir.Rahatsızlık asıl buradadır.Fakat Kur’ân harflerinden rahatsız olanlar lâtin alfabesinden neden rahatsız olmuyorlar?Japonya ve Çin o harfleri kullanmıyor süper olamadılar mı?
Veya neden Orta Asya’daki asıl Göktürk ve Orhun kitabelerindeki Türkçeyi veya Türk harflerini neden istemiyorlar? İşleri hep toplumu birbirine düşürmek değil mi?Halbuki Osmanlıca Türkçesinin bir saygınlığı ve ciddiyeti vardı.Hatta Osmanlıca Türkçesi iki yüz bin kelime civarında idi.
İş Osmanlıca Türkçesinden çıkınca Türkçe altmış bin kelimeye düşürüldü. Sonra uydurukça denilen 1965’li yıllardaki Türk Dil Kurumu Başkanı Agop Dilaçar’ın uydurukça kelimeleriyle Türkçe zamanımızda elli bine yaklaşmıştır. Ya buna ne demeli?
Osmanlı bu Türkçeyi Osman Bey’den başlayan büyümek sonucu gündeme getirdi. Karamanoğlu Mehmet Bey’in savunduğu Türkçe, Osmanlıca ile değişmedi ki. Onun karşı çıktığı Osmanlıca değil, Osmanlı’ya yabancılaşan uydurukça idi. Bu uydurukçacılar Atatürk’ün ölümünden sonra Atatürk Türkçesini bile yok ettiler. Atatürk’ün konuştuğu da Osmanlıca Türkçesi idi. Fakat uydurukçacılar O’nun “Gençliğe Hitabesi”ndeki “İçinde bulunduğun vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin” cümlesini bile olanak ve koşullar şekline çevirmişlerdir. Ya buna ne demeli. Yani şimdi bir de kelime inkılabı yapıldı. Aynı sofrada anası babasıyla anlaşamayan, Yunus Emre’yi bile okuyamayan nesiller bunca Osmanlıca eseri nasıl okuyacaklar Osmanlıca bilen yabancılar gibi?
Osmanlı öyle bir kurnazlık dahi yaptı ki yabancı kültür casusları eserlerdeki bilgileri çalamasın diye elli dört çeşit harf karekteri kullandı. Hem de el yazması. Hukuku çalsalar, edebiyatı çalamazlar, onu çalsalar askerî eserleri çalamazlar, onu çalsalar tıbbı çalamazlardı. Ya şimdi? Hepsi peşkeş çekilmiş.. İlimden yana çok boşluk var dedik ya. Şunun şurasında tarihte 2. İstanbul denilen Trabzon’la ilgili bilgileri bile Osmanlıca kaynaklarda olduğu için bilemiyoruz. Nüfus kütüklerinden tutun da ilim eserlerine kadar durum hep böyle bir cehalet. Bu yüzden İsmet İnönü bile ölene kadar Osmanlıca okuyup yazmayı hiç bırakmamış..
Vaktiyle gazetesinde yazdığım Trabzon İleri Gazetesi sahibi ve rahmetli Cemal Rıza Osmanpaşaoğlu’na bir sohbetimizde Velioğlu pasajındaki gazete bürosunda sormuştum: “Ağabey siz ne biçim CHP’lisiniz, ne biçim gazetecisiniz? Hem inkılapçıyım dersiniz hem lâtin harfli gazete yayınlarsınız, hem de gazete el yazılarınızı bile hep eski yazıyla yazıyorsunuz? Neden? Bana dedi ki: “Hocam bu Osmanlıca gibi az sözle çok şey ifade hiçbir lisânda yoktur. Bu evrensel bir Türkçedir.Bu nedenle ben de İnönü gibi inkılapçı olsam da halâ Osmanlıca not tutuyorum.” Orada Osmanlıca hayranlığım daha çok arttı. Kürtçe ve Zazaca’nın serbestliğine ses çıkarmayanlar nedense Osmanlıcadan rahatsız oldular. Doğrusunu ararsanız asıl Osmanlıca onlardan rahatsız olmaktadır. Bakalım asıl bu sorun nasıl çözülecek?