Neler görmedik ki. Kimleri ağırlamadık ki. O merdivenlerden başta Atatürk olmak üzere kimler çıkmadı ki. Trabzon’un simgesi eski Hükümet Konağı yeniden restore edildi. Milli Mimarlık örneklerinden biri olan eski Vilayet Binası özgün yapısı ile âdeta Trabzon’un simgesi durumunda. Tabakhane Köprüsü’nün batısında yer alan yapı, yazılı kaynaklara göre, 1933 yılında Hükümet Konağı olarak inşa edilmiştir.
I. Ulusal Milli Mimari akımı ile inşa edilen yapı 1987 yılına kadar Hükümet Konağı olarak kullanılmıştır. Kültür Bakanlığı’na devredilen yapı, 1989 yılında restore edilmiş, 1991 yılında İl Kültür Müdürlüğü olarak hizmet vermeye başlamıştır.

Yığma yapım sistemiyle inşa edilen yapıda malzeme olarak kesme taş ve moloz taş kullanılmıştır. Yapı, bir bodrum kat, bir zemin kat ve bir normal kattan oluşmaktadır. 36 odalı olarak inşa edilen yapı, doğu batı yönünde dikdörtgen planlıdır. Yapının dıştan üst örtüsü kırma çatı olup çatı kaplama malzemesi Marsilya kiremittir. Geniş olan çatı saçağı ahşap malzeme ile kaplanmıştır. Kuzey cephesinde yer alan ana girişine Doğu, batı ve kuzey cephelerinde normal kat pencerelerinin üst kısımları mavi çiniler ile kaplanmıştır. Bugünlerde yeniden restore edilerek yapılış amacına uygun olarak yine Hükümet Konağı olarak kullanılacak olan yapının yerinde Osmanlı Dönemi’nde de bir hükümet konağı mevcuttu. Aslında Ortahisar tarih boyunca bir yönetim merkezi olmuştur. Osmanlı'dan önce İstanbul'dan gelip Komnenosların kurduğu Trabzon İmparatorluğu'nun da idari merkezi Ortahisar idi.
Kral sarayı da bu mahallede bulunurdu. Fatih'in 1461de Trabzon'u fethinden sonra idari merkez yine Ortahisar olmuştur. Osmanlı idare binalarında müstakil Valiliğin binası yoktu. Valinin oturduğu ev ve müştemilatı aynı zamanda devletin resmi işlerinin görüldüğü mekandı. Tanzimat’tan sonra ülke genelinde Valilik binaları yapılarak idari makamlar bir çatı altında toplanmaya başlandı. Konağın zemin katı hapishane idi.

İşte Trabzon eski Hükümet Konağı da 1857 tarihinde hizmet vermeye başladı. Hükümet Konağı’nın altında o dönemlerde bir de hapishane bulunuyordu. Bu tutukevinin ismi Borçlular Hapisanesi diye geçer. Birine ya da devlete borcu olup ta cezaya çarptırılanlar binanın bodrum katında tutulurdular. Yine Valiliğin hemen arkasında cezaevi vardı. Bu cezaevi, surlar üzerinde 1883 yılında hapishane olarak inşa edilmiştir. 1970'lere kadar hapishane olarak kullanılan yapı, 1983 yılında Trabzon Belediyesi tarafından restore edilerek Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi görevini sürdürdü. Osmanlı döneminde yapılan hükümet konağı 1862 yılında yangında yok oldu. Bina kagir bir yapı idi.

YAPIMA KATKI İÇİN DÜKKANLAR YAPILDI

1864 yılında yapılmaya karar verilen yeni binanın 389.889 kuruşa çıkacağı ödeneğin yetmediği durumlarda kalan paranın binanın sokağa bakan duvarlarında yapılacak dükkânların kira gelirlerinden elde edileceği belirtiliyordu. Bina 1860’ların sonunda tamamlandı. Konak 1930’lı yıllara kadar çeşitli onarımlardan geçirilerek kullanıldı.

ATATÜRK YENİDEN YAPIN DEDİ

Atatürk 15 eylül 1924’te Trabzon'u ilk kez ziyaret ettiğinde binanın harap halini görüp  onarılmasını istemiştir. Binanın yeniden yaptırılmasına 1930'da yıkıldıktan sonra 1931 yılında başlanılmış olup 1933 yılına kadar valilik binası olarak bugün restorasyonu yapılmakta olan Kostaki Binası’nda Valilik hizmetleri yürütülmüştür. Taşınmaz Kültür varlığı olarak tescilli bulunan Eski Hükümet Konağı 1933 yılından itibaren yeni vilayet binasının yapılıp 1987 de hizmete girene kadar Trabzon Valilik Binası olarak hizmet vermiştir. Halen eski Hükümet Konağı olarak bilinen yapı daha sonra Kültür Bakanlığı’na tahsis edilerek Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü olarak hizmet vermeye başlamadan önce 1989 yılında yeniden restore edilip. 1991 yılında Kültür İl Müdürlüğü olarak kullanılmaya başlandı.

KÜLTÜR MERKEZİ OLDU

Aynı zamanda Kültür Merkezi olarak hizmet veren binanın üst katına Adalet Bakanlığı’nın bazı birimleri kamuoyunun yoğun itirazlarına sanatçıların sanat kurumlarının karşı duruşlarına rağmen 2005 te taşınmasıyla binada mahkemelerdeki hizmet yükünün getirdiği yoğunluktan bazı deformasyonlar gözlenmiştir. Kültür Merkezi olarak hizmet verdiği yıllarda bina içinde çeşitli el sanatları atölyeleri, Türk Sanat müziği koroları, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, Devlet Tiyatroları Müdürlüğü’nün bir bölümü, Koruma Kurulu Müdürlüğü, Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü, Kitap Satış Yeri, Çocuk Kütüphanesi gibi kurumların yanı sıra Geleneksel Yaşam Sergisi de hizmet vermekte idi. Bütün bu birimler İl Kültür Müdürlüğü koordinasyonunda şehrin kültür hayatına önemli hizmetler sunmuştu. Şimdilerde restore edilerek yenilenen bina yeniden “Hükümet Konağı” olarak kullanılacak. Uzun yıllar Kültür Müdürü ve sonrasında iki bakanlığın birleşmesi ile birlikte Kültür ve Turizm İl Müdürü olarak görev yaptığım bu binada çok anılarımız var. Bir başka yazımızda binanın resmi tarihi dışında bir çok anılar biriktirdiğimiz bu tarihi bina ile ilgili Trabzon kültür hayatına kattığı zenginlikleri de anlatırız.

Önemli not: Yetersiz olmasına rağmen verilen kültür hizmetlerine ev sahipliği yapan bu tarihi bina olması gerektiği gibi yeniden tarihi misyonuna uygun restore edilerek Vilayet binası olarak fonksiyonlandırılması Trabzon için bir kazanımdır. Ancak bu kent acilen modern bir kültür merkezine ihtiyaç duymaktadır.

***

YAYLACI DERTLİ BEŞ İNEKTEN BİRİ MASRAFA GİDİYOR

Ekonomik şartlar Trabzon'un geleneksel yaşam biçimi içinde önemli bir yer alan yaylacılığı da zorluyor. Aile ekonomisine yine aile fertlerinin emeği ile önemli katkı sunan hayvancılığın masrafları alınan ürünün getirisini karşılamıyor. Bizzat yaylalarda hayvanlarını otlatan yaylacıların ağzından dinlediklerimiz maalesef geleceğe dair kaygılarımızı arttırmakta.

Çoluk çocuğu ile birlikte mayıs ayı itibari ile yaylaya çıkan yöre halkı ekim başlarına kadar yaylada hayvancılık yapmakta. Kendi hayvanın çobanlığını yapan aileler yem ve diğer girdilerin yüksek ücretlerinden yakınmakta. Yaz boyunca merada otlayan hayvanın bakımı köye indikten sonra zorlaşmakta. Yemdi ottu derken maliyetler artmakta. Kendileri ile zaman zaman gittiğimiz yaylalarda konuştuğumuz yaylacılar çarpıcı tespitlerde bulunarak şunları söylemekte…

BİZ KEYİF YAYLACISI DEĞİLİZ
 

“Biz keyif için yaylalara çıkanlardan değiliz. Üç beş ineğimizle çıktığımız yaylalarda çoluk çocuk hepimiz hayranlarımızın peşinde çalışmaktayız. Mesaimiz sabah başlar gece biter. Sütümüz imalathanelerce alınır. Bugünkü fiyattan 4 TL litresi alınan sütten elimize para geçmez. Onun yerine yem alırız. Çoğu zaman da içeri borçlanırız. Tereyağı imal ederiz. Ya bu işin ticaretini yapanlara satarız. Ya da yaylada keyif için duranlarla  gezmeye gelenlere yağ ve peyniri az da olsa satarız.

Çok ta kârımız olmaz. Geleneksel bir yaylacılık giderek kayboluyor. Asıl sorun yayla dönüşü başlar.

Ahıra giren inek artık hazır yemeye başlar. Diyelim 5 ineğin var. Elinde avucunda yoksa o seneye dörde düşer. Beş inekle döndüğün yaylaya dört inekle çıkarsın artık yaz başı. Çünkü diğerlerini bakmak için bir ineği satmak zorunda kalırsın.”

Yaylada durum bu. Ve her geçen gün gerçek yaylacılar azalmakta keyifçiler çoğalmakta.

Sonuçta üzerinde Trabzon Tereyağı etiketi bulunan ama içinde ne olduğu belli olmayan yağlar piyasada artmakta. Üreticinin derdine çare olmak lazım. Yoksa gelecek hiç te iyi görünmüyor.

Bu konu hepimizin derdi olmalı. Bugün dünyada tarım hayvancılık artık en stratejik silahtır. İşte Ukrayna-Rusya Savaşı’nda yaşanan buğday krizi. Ne kadar daha çalışmadan tüketmeye devam edeceğiz. Ne zamana kadar üretenin ihtiyaçlarına, sesine kulak vermeyeceğiz?