Vatan devlet sınırlarının vardığı her yerdir. Sınırlarımız nereye va- rıyorsa vatanımız orasıdır. Bu sı- nırlar ise ordumuzun gidebildiği her yerdir. Bu devletin ordularının gidebildiği yerler bizim sınırları- mızdır.
O halde ordu tarihten beridir vatanın temelidir. Nasıl ki tarih öncesi Türk at üstünde yaşar ve savaşırdı. Vardığı yerler vatandı. Şimdide ordumuzun vardığı yerler vatanımızdır. Devleti yaşatan tarihten beridir ordumuzdur. Bizde gelecek nesillerde bu ordunun savaşçılarıyız.
Ordu hareket halinde varlık ol- duğu için, demek ki vatanın hu- dutları da, ordunun hareketine göre daralır veya genişler. Nasıl ki bu sınırlar bir zaman Hint denizin- den, Yemenden, Habeşistan’dan, Kafkas dağlarına, Avrupa ortala- rına ve Atlas ülkelerine kadar uza- nıyordu. Şimdi de neden uzanmasın?
Çünkü oralarda tarihten gelen bir bağ var. Bu bağ bizim oraya gitme zorunluğu getirmekte ve oradaki soydaşlarımızı, Müslü- man kardeşlerimizi ve maz- lumları koruma ve kollama görevi vermektedir.
Demek ki her şeyin başında ordu gelmektedir. Aynen yüzyıllar öncesi gibi ordumuz güçlü olduğu sürece dünyaya hükmettik, şim- dide ordumuzun güçlü olması ge- rekmektedir. Çünkü ordunun sınırlandırdığı yerler vatanımızdır. Yani ordunun ayak basmadığı yerler bizim değildir.
Bütün tarih bize gösteriyor ki, Türk milleti ne zaman yükselmek için adım atmak istemişse, bu adımların önünde daima baş ola- rak, daima yüksek milli ülküyü gerçekleştiren hareketlerin önderi olarak kendi kahraman çocukla- rından kurulu ordusunu görmüş- tür. Bunun içindir ki Türk milleti, tehlikelere karşı elinde kılıç yürü- meye hazır bulunan kahraman ço- cuklarına tarihten beridir güven duymuştur bundan sonra da, Türk milletin yüce idealinin gerçekleşmesi için kahraman asker evlatları hep önde gide- ceklerdir.