ÖNCE TEDBİR

Ülkemiz deprem kuşağında bulunuyor.
Her türlü nimet ve imkana sahip bu ülke, deprem tehlikesi altında bulunan bir ülkedir.
Yıllardan beri depremlerle karşılaşıyoruz, bu felaketi hep yaşıyoruz.
Gel gör ki hiç bir ders almıyoruz.
Kendimize çeki düzen vermiyoruz.
Yapılması gerekenleri yapmıyor, alınması gereken önlemleri almıyoruz.
Bir musibet bin nasihatten evlâdır diyoruz, yine de hiç bir musibetten ders çıkarmıyoruz.
Hep aynı kafa, aynı düşünce ile yolumuza devam ediyoruz.
Para hırsı aklımızı başımızdan almış, fahiş fiyat, üç kuruşluk malın 13 kuruşa satılması, şimdi de 150 liralık battaniyenin, bu felâketin ardından,250 liraya satılması gibi daha çok para nasıl kazanırım diyerek, hep işin sahtekârlığına, inşaat alanında da işin hırsızlığına kaçıp aynı kafa, aynı anlayışla devam ediliyor.
Bu yıkılan binaları yapanlar, (çalmayanları kastetmiyorum) binaları ayakta tutacak üç unsur var, biri demir, ikincisi çimento, üçüncüsü beton da kum çakıl oranının uygulanması.
Bu üç malzemeyi, deprem hesaplarına göre adam gibi kullanmadıklarından, bu binalar yıkılıyor ve bu masum canlar gidiyor.
Be hey utanmazlar, be hey sıkılmazlar, be hey vicdansızlar, Allahtan korkmaz, kuldan utanmazlar.
Üç beş kuruş daha fazla kazanayım diye bu hırsızlığı yaparsanız, olacak olan budur.
Siz 10 şiddetindeki depreme dayanıklı bir hesapla bu binaları yapmadınız.
Evet, 40 seneden beri gelen idareciler ne yaptı; onlar da devlet olarak yaptırdığı kamu binalarını da 17 Ağustos1999 depreminde gördük, yer yeksan oldular.
Okullar devlet binaları kül gibi dağıldılar.
Çimento yok, demir noksan, kum çakıl orantısı yok.
Ciddi ciddi kontrol yok, yok oğlu yok.
Her şey göstermelik.
İşte bu günlere böyle geldik.
Önce Erzincan, İzmit, Adapazarı, Düzce depremlerinden sonra devlet olarak bazı önlemler alındı, bazı kanunlar çıkarıldı ancak uygulamada gösterilmeyen duyarlılık yüzünden halâ bu vurdum duymazlık devam ediyor.
Devlet bir an önce imar yasasında yapacağı değişikliklerle, ülkemizin deprem riskli haritasını yeniden ortaya koyup, bir plan çerçevesinde, depremin oluşacağı bölgelere göre yapı denetim, malzeme kullanımında kullanılacak olan malzemelerine kadar her şeyi detaylandırmalı, çok etkin bir yapı kontrol sistemini oluşturmalıdır.
Devlet önce kendinden başlayıp, müteahhidinden, mühendis ve mimarından, binasını yapan, yaptıran vatandaşına kadar tüm sorumluları bağlayan ve onları denetleyen bir yapı oluşturmalıdır.
Buradan, müteahhit ve binaları yapan herkese sesleniyorum.
Özellikle, kül gibi dağılıp yıkılan, üç beş kuruş kazanmak için (çimentosundan, demirinden çalan)her türlü hırsızlığı mübah sayan, bu zihniyetteki insanlar, bilmelidirler ki, sizler bu binaların altında kalıp can veren çoluk çocuk, yaşlı genç, insanların ölümünün baş sorumlularısınız.
Devlet sizden bunu hesabını sormalıdır.
Allah’ın huzurunda ise katil muamelesi göreceksiniz ve hesabınızda ağır olacak.
Evet devlet bazı yasaları ve uygulamaları devreye soktuğunu biliyoruz.
Ancak tüm bu olanlardan sonra, değişen fazla bir şey göremiyoruz .
Demek ki devlet te devlet olarak, gerekli yasa ve kanunları çıkartıp, önlem ve tedbirlerini ivedilikle almalıdır, almazsa aynı değerlendirmenin bir parçası olacaktır.
Gerekli tüm önlem ve tedbirleri almadan, bizim dualarımızın kabul edileceğini mi sanıyorsunuz.
Önce tedbir sonra dua ve takdir.