ÖLÜ KASABA ŞAVŞAT (ŞAVŞET)
1970’lerde köylerdeki nüfusla birlikte 45 bin olan bu şirin belde, şimdi köyleriyle 16 bin kişinin yaşadığı yer olmuş. Köyler ıssız, yollar ıssız, kasaba ıssız, çekilmiş kendi kabuğuna. Dönmüş sırtını kendini terk eden insanlara. Bizleri vefasızlıkla suçluyor bakışlarıyla. Sizi ben büyüttüm bu güzel tabiatın içinde. Size ben ekmek verdim topraklarımdan. Sizi ben okuttum kıt kanaat gelirimle; ama bana sahip çıkmadınız dercesine düşmüş kendi derdine.
1317 kilometrekare alana sahiptir Şavşat. Rakımı ise 950- 1800 metredir. Bir belde ve 70 köyden oluşan bu doğa harikası İsviçre’yi andırır. Yalnızçam, Cin dağı, Arsayan, Kaçkar Dağları ile çevirilidir. “Kara orman” anlamına gelir Şavşat. Çok eski bir yerleşim yeridir de. M.Ö. 900’lü yıllara iner geçmişi. İşte yaşlı bu belde, yalnızlığına, terk edilmişliğine ağlıyor. Ben bu olumsuzluğu hak etmedim dercesine sitem ediyor, gidip de gelmeyen vatandaşlarına.
Efkâr Tepesi’nden selamlıyor birçok köyünü. Issız, bakımsız, terk edilmiş o güzelim köylere moral verircesine el sallıyor Efkâr Tepesi. Ne yazık ki kendisini yanıtlayan ne bir ses ne bir görüntü var Kurudere’de, Ciritdüzü’nde, Yaşar’da, Cevizlide ve Kayadibi’nde ve diğer köylerde.
Eğriye eğri doğruya doğru bu güzel Kasaba’yı yalnız hemşehrileri terk etmemiş. Devlet de terk etmiş gibi. Artvin-Şavşat yolu gerçekten içler acısı. Ben ülkemizin birçok yerini gezdim, bu kadar bakımsız ve dar yola pek rastlamadım. 70- 80 km’lik yolu gidene kadar benim diyen insanın bile midesi ağzına geliyor. Nüfus azlığı nedeniyle kasabaya yatırım yok, insanların köylerine dönmesini sağlamak için devlet teşviki de yok.
Esnaf doğal olarak kan ağlıyor. Siftah etmeden kepenk kapatan insanlar az değil. Köyleriyle birlikte 17 bin kişiyi barındıran bu kasabanın ilçe nüfusu ise 6 bin 500 civarındadır. Gelir düzeyi düşük olan bu insanlar ne kendilerini doyurabiliyorlar ne de esnafın yüzünü güldürebiliyorlar. Onun için de şen şakrak insanlar sanki bir yerlere gitmiş yerine asık suratlı kendi ayakları üzerinde durmakta zorlanan insanlar gelmiş kasabaya.
Şavşat insanı, hoşgörülü, paylaşımcı, yardımsever kültüre sahiptir. Güçlü aile bağları ile bağlıdır. Var olan bu yüce kültür ve yaşama biçimi orada yaşayan insanların birbirlerine kenetlenmesini sağlamaktadır. O mevzileri tutmuş ve zor da olsa orada yaşayan insanlarımızın bu güçlü inançları ve karşılıklı oluşturdukları komşuluk, hemşerilik bağları her şeye karşın onlara yaşama gücü veriyor.
Şavşat insanı demokrattır. Kişilerin kişisel görüşlerine saygı duyar. Kimsenin inancını, siyasal yaklaşımını, özel hayatını irdelemez. O, karşısındaki insanın iyi insan olmasına bakar ve ahilik ruhu ile komşusuna yardım etmeyi bir insanlık borcu bilir.
Siyasi otoriteler, Şavşat’ımıza oy kaynağı baktılar yıllarca. Seçimden seçime geldiler sonra unutup gittiler. Oradaki insanları hoş etmek için günlük politikalar uyguladılar. Kurum ve kuruluşlara kişiler tayin etmekle vatandaş tarafından alkışlandılar; ama bu hoşluk uzun sürmedi. Çünkü insanımıza balık yedirdiler ama balık tutmasını hatta üretmesini öğretmediler. Doğa koşullarına uygun üretim kaynakları oluşturmadılar. Gençlerin, çalışma gücü olan insanların geçimini sağlayıcı kaynaklar oluşturmadılar. İnsanımızı sağcı, solcu diye bölüp kolayca yönetmeyi tercih ettiler.
Şavşat insanı silahı değil, kalemi tercih etmiştir tarih boyunca. Okuma oranı en yüksek ilçelerin başında geliyorsa bu geçmişten gelen aydın olma tutkusunun sonucudur.
Bu güzel insanları bu güzel görüşlerini siyasi iktidarlar ve onların yandaşları hep kötüye kullandılar.
Sonuç mu? Bakımsız ve geliri düşük ölü bir kasaba yaratıldı. Yazık oluyor Şavşat’a yazık oluyor Şavşat insanıma.