ÖLEN GENÇLERİMİZ!
Torunuma bakıyorum, çalışkanlığı ona sevecenliğimi artırıyor. On dört- yirmi yaşlarındaki gençlerin ölümünü anımsıyorum. Torunum, yağmur yağdırmadan ölen gençler oluyor. Evet, meyvesini veremeden bulut oluyor. Ben Baran’ın dedesi oluyorum ve sevecenliğim kadar ağlamaklılığım da kaplıyor içimi. Berkin’in yaralanmasını, aylarca bitkisel hayatta kalmasını ve sonunda direncini yitirerek ondan önce ölen ablalarının, ağabeylerinin yanına gidişini düşünüyor içim cız ediyor. Dün Berk, bugün Ayşe yarın kim bilir kim!.. Anlatamayacağım duygular oluşuyor beynimde yüreğimde. Beynim zonkluyor, yüreğim kafesini zorluyor. Kafesinde ve özgürlüğü kısıtlanmış bir kuş başını kafesine nasıl çarparsa benim yüreğimde göğsüme öyle çarpıyor.. Bir başka oluyorum torunumun yatağında uzanmışken. Duygumu, düşüncelerimi anlamak, anlatmak güç, gerçekten de çok güç! Hele insan sevgisi olmayan, hoşgörüsü olmayan ve demokrat olamayan insanlara anlatmak daha da güç.
Baran’ın yatağından kalkıyorum, yanına gidip tepesine dikiliyorum, saçını okşuyorum aklıma bir dörtlük geliyor kendimi zorluyor ve eksiksiz okumaya çalışıyorum.
Kimi kurşun sıkar, kimi cop sallar
Kan akar okulların kapılarında
Defteri kan, kitabı kan günaydını kan
Böyle mi doğmuştu güneş Samsun’dan
Yine şimşekler çakıyor beynimde yüreğim kabarıyor. Baran’ının saçlarını kokluyorum, sevecenliğim kabarıyor. Sarılmak istiyorum o an torunuma. O an, torunumu Berkin’in yerine koyuyorum ve öpmek istiyorum. Ama yapamıyorum. Torunumu bu duygularıma ortak etmek istemiyorum.
Torunumun odasından çıkmak için kapıya yöneliyorum. Dönüyor tüm sevecenliğimle yüzüne bakıyorum. Bir copun bir biber gazının torunuma doğru geldiğini görüyor ve olanca gücümle bağırmak istiyorum; ancak yapamıyorum. Salona geçiyorum, kafam allak bullak. Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a mektup yazmayı düşlüyorum. Ölen çocukların tümü bizim çocuklarımız olduğunu anımsatmak istiyorum. Alevi’yle, Kürdü ile Çerkez’iyle, Laz’ıyla ve Türk’üyle hepsinin bu vatanın insanları olduğunu duyurmak ve rahatlamak istiyorum. Gitmemişlerse Çanakkale Şehitler Mezarlığı’na gitmelerini orada; Doğulusu, Batılısı, Kuzeylisi, Güneylisi kısaca tüm Anadolu gençlerinin koyun koyuna nasıl uyuduklarını görmelerini arz etmek istiyorum. Çanakkale’de, İnönü’de, Dumlupınar’da Sakarya’da can veren insanların torunları bugün coplanmakta, biber gazı sıkılmakta, kurşunlanmakta olduğunu içime sindiremediğimi belirtmek istiyorum.
Bir baba, bir yurttaş olarak , ülkemizi 30-40 sene önceki kanlı olaylara çekmek isteyen dış güçlerin, pis emellerine ulaşmak için yoğun çabaları olduğunu düşünüyorum. 12 Mart, 12 Eylül darbeleri ile binlerce gencimizin biçildiğini genç, dinamik güçlerin nasıl yok edildiklerini yüreğimizden silememişken yenilerinin eklenmesini düşünmek bile istemiyorum.
Sürüp giden kanlı olayları, orantısız güç kullanarak yok etmeden öte bu insanların sokaklara dökülmesini araştırmak ve çözüm yollarını aramak daha doğru olduğuna düşünüyorum. Kalıcı çözümler üreterek bu güzel ülkemizi daha güzelleştirmek o kadar zor olmadığına inanıyorum. Bilmem fazla mı iyimserim?