2 takımın da sahaya galibiyet için çıktıkları sistemlerinden belliydi. Ancak Gölçayır’ın hesaba katmadığı fiziksel eksikliğiydi. Bu yaş kategorisinde olan çocuklar, diğer çocuklara nazaran sırıtmasa da Ortahisar Kanuni karşısında neredeyse sahada yoktu.
Gölçayır’ın, en etkili oyuncusu olan Gökmen Turan’a dayalı bir oyun anlayışına sahip olması rakip için kontrol edilemeyecek güçte değildi.
Maçın tartışmasız en iyisi Ortahisar Kanuni’de olan Muhammet Emin Birsen’di. Kendine güveni, sürati, top tekniği diğer oyunculara bakıldığında 1 gömlek üstündü. Takımın ikinci golünde kendi arkadaşları bile pas bekliyorken 2 rakibinin arasından geçip şık bir vuruşla maçın farka gideceğini belli etmişti. Ancak Muhammet’in ilk yarıdaki skoru daha da etkileyebilecek son pasları yapsaydı maç Kanuni adına çok daha keyifli olacaktı.

***

En fazla dikkat ettiğim ve hoşuma giden durum ise maçın son 5 dakikası olmasına rağmen gol atmak için yüklenen futbolculardı. Bu da amatörün vermiş olduğu ruh olsa gerek. Çünkü skor 15-2 idi.
Kadrolara baktığımda gözüme Gölçayır’ın yedek listesinde sadece 2 oyuncu gördüm. Diğerleri ailelerinin yanında köylerinde fındık topluyorlarmış. 1, 1.5 ay idman yapıp bu maçlara hazırlanan çocuklar için fikstürün yanlışlığı gözüme çarpıyor. Bir şeyleri yapmak için yapıldığının farkına vardım. Çünkü bu çocukların en büyüğü 14 yaşında ve ailelerde haklı olarak çocuklarını yanında istiyor. E bir de sosyo-ekonomik durum malum. Fındık bu, dalda altın.. Kilosu 10-15 TL arası!..
Bu maçlar Trabzon’un kültürel yapısına bakılıp, öğrencilerin dersleri, sınavları gözden geçirilip ona uygun bir şekilde ortam hazırlanıp sporun bir felsefe olduğunu belirtmek daha akılcı olmaz mıydı? Bu çocuklar için kazanıp, yenilmenin pek bi anlamı yoktur. Ne yenilen hayata küser ne yenen kendini omuzlarda görür.
Bu çocukların amaçları sporsa ve burası sporun beşiği Trabzon’sa, bazı şeyleri daha profesyonel yapmak lazım.
Yetkililere..