Gözyaşlarım biriktikleri pınarlarımdan aşağıya süzülürken parmaklarım tuşlara basıyor. Boğazım da bir yumru var şimdi. Yutkunamıyorum, nefes alamıyorum. Her sabah doğan güneş bile içimi ısıtamıyor artık. Nedir beni bu kadar aciz kılan, nedir sesimin çıkmasını engelleyen bu hissiyat? Yabancıyım, yalnızım bu yolda. Geri de bıraktıklarım da, aldıklarımda, verdiklerimde önümde duruyorlar şimdi. Ellerimi uzatsam tutacak kadar yakın bir o kadar da uzağım.
Geçmiş dediğimiz şey ne kadar da acımasız. Önümüze bakmamıza, geleceğe koşmamıza nasıl da engel oluyor bu duygular. Arapsaçı misali nasıl da sarıyorlar etrafımızı. İnsan bu mu gerçekten? Duygular mı bizi insan yapan yoksa tam tersi bizi insanlıktan çıkaran. Bilmiyorum.
Sözler veriyoruz yerine getirebileceğimizi sandığımız, hatta belki de yerine getirmeyecek olduğumuz. Ne garip değil mi? Sözler verip yerine getirmeyen bizler, bize vaat edilen her söz de umutlanıyoruz. Umut diye bir şey var mı gerçekten, umut edebiliyor musunuz? Benim hayata dair, yaşama dair hiçbir beklentim kalmadı. Ellerim titriyor, tuşlardan kaldırıyorum şimdi.
Uzanıyorum yavaşça yeni bir hayata geçmenin yollarına. Yalvarırcasına bakıyorum son kez dünyaya. Yapma diye bağırmak geliyor içimden sonra ne fark eder diye soruyorum kendime. Bu dünya intikam almaya değecek kadar güzel mi?