MEDENİYET KARATMASI

İnsanlık tarihi geçmiş çağlardan beri huzuru, mutluğu arama bulma yolunda hedeflediği kavramın adına medeniyet demiştir. Kavram kelimesinin sözlüklerde geçen ortak tanımı herhangi bir nesneye, olaya, duyguya verilen ortak anlamın adı, şeklindedir. Medeniyet, Arapça'da şehir anlamına gelen ‘medine’ kelimesinden türemiştir.  Arapça’da medeniyet (madaniya) “MDN ” kökünden olup, şehir anlamına gelen ‘medîne’ kelimesinden türetilmiştir.

Ancak kavram sıklıkla yanlış anlaşılmakta, çoğunlukla terim kelimesi yerine kullanılmaktadır. 21’inci yüzyılın kaos ortamında, görünürlüğü günden güne artan dehşetli bir reaksiyon harekâtı başlatılıyor.

Medeniyet kelimesi yaygın kullanımı itibariyle ulaşılmak istenen güzel bir mertebe olarak karşımıza çıkar. Ne zaman bir insanda olumsuz bir davranış zuhur etse, ona hemen medeni olması gerektiği öğütlenir. Bütün iyiliklerin kaynağı olarak tanıtılır medeniyet.

Medeniyet ikinci olarak yerleşik hayata geçmiş topluluklara atıfta bulunur. Yerleşik hayata geçmiş insanların medeni olması, yani yukarıda belirtildiği gibi sürekli iyi davranışlarla anılması da göçebeliğin nobranlığından kurtulmuş olmalarındandır. Bu da birlikte, bir arada yaşamın yanı; toplumsal bir durum.

Medeniyet bir yandan bu tarz unsurları ihtiva etse de sadece bunlarla anılması eksik olacaktır. Çin medeniyeti, İslam medeniyeti, Hint medeniyeti ve çağımıza damga vuran Avrupa medeniyeti.

Evet, medeniyet daha ince, nazik bir yaşam biçimidir. Bilimin, kültürün, inancın, yasların ve hukukun gerçekleri doğrultusunda incelmiştir.

Bugün Avrupa medeniyetinin sözde hukuku ve insan haklarını öncelemektedir. Yaklaşık yüzyıl önce Avrupa medeniyetini merhum Akif çok güzel özetlemiş:

“Tek dişi kalmış canavar” hak yiyerek, yok ederek, sömürerek, katliam yaparak, soykırım yaparak haktan ve mazlumdan yana değil; güçlüden ve zalimden yana olarak güçlü hale gelmiştir. Haçlı seferlerinden sonra günümüzde sözde ana tema medeniyet, lakin özünde ayrımcılık, demokrasi getirme, özgürleştirme, insan haklarını sağlama gibi söylemlerle kendi sömürü düzenlerini sağlamlaştırarak devam etme isteği. Demokrasinin beşiği, savunucusu ve dağıtıcısı olduğunu iddia edenler demokrasiyi kendi gelecek ve istikbali için kullananlar haline gelmiştir.  Bunun için Birleşmiş Milletler (BM), OECD, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Konseyi ve Dünya Ticaret Örgütü yer alır. BM, örgüte tam bir netlik kazandırabilmek amacıyla kuruluşu için 'uluslararası örgüt' yerine 'hükûmetler arası örgüt' terimini kullanmıştır. Kurdukları bu yapılarla bizim medeniyetimizi sorgulamayı cüret etmektedirler. Dün Bosna'da, bugün Filistin’de yaşananlar iddia ettikleri gibi medeni olmadıklarını aslında medeniyeti karattıklarını gösterir.

Bizim medeniyetimizde, mazluma dini ve ırkı sorulmaz. Bizim medeniyetimiz zalime karşı mazlumdan yana olmayı öğütler. Bugün medeniyet anlayışımızı sorgulayanlar, aynadaki suratlarına bakmaya zaman mı bulmamaktadır, yoksa olmayan vicdanlarında karanlığa mahkûm ettikleri vicdanlarıyla kendi yüzsüzlüklerini görmekten uzak mı?  Buna karşı çıkmayan hangi insan, insanlık sıfatlarını taşımaya layık görülebilir?

Haksızlık karşısında susanı dilsiz şeytana benzeten medeniyetimizi, dört bir yandan boğmaya çalışanlardan merhamet dilemek kadar alçakça bir durum yoktur. İnsan en kutsal haklarını hiçe sayanlar ancak medeniyeti karartanlardır.

Medeni bir dünya dileklerimle…

Kalın sağlıcakla