KUTSAL MESLEK
Rus işgal kuvvetleri 1918 Şubat’ında çekilmeye başlayınca milis kuvvetlerimizin gece baskınlarında çok büyük zayiat verdiler.
Öyle ki; Görele-Akçaabat arası Rus ölüleriyle doldu. Rus artçı kuvvetler komutanı İncinar, Vakfıkebir’in Kılita Kalesi’nin denize bakan yüzüne Türk Milletini tehdit eden bir yazı yazdı:
“İsa Hazretleri bize buraya gelmeyi bir kez daha nasip ederse, biz yapacağımızı biliyoruz.”
Bu yazı, Rusça bilen rahmetli Rıfat Cinel tarafından okunmuştu.
Diyeceğim o ki; Rus tehditleri tarih boyunca hiç eksilmedi. Tarihten ders almak zorundayız.
Esas konum, mensubu olmakla gurur duyduğum yüce meslek öğretmenliğin özelliklerini, güzelliklerini dillendirmektir.
Geçen ay bir televizyon programında dile getirmiştim: “Bir yanlışlık olmasın diye giderken dilekçemi vereceğim” dedim.
Sunucu kızımız şaşırmıştı.
“Ne dilekçesi?” dedi.
“İkinci defa dünyaya geleceğiz ya, bir yanlışlık olmasın diye yine öğretmen olmak istiyorum. Aman bir yanlışlık yapmayın.”
Şaka bir yana, bu yaşıma geldim. Öğretmenlikten bıkmadım. Kırk üç sene bu mesleği yaptım. Bıkmadım, yorulmadım.
Yıl 1973. Rize’de sene başı zümre toplantısı var. Günün anlamını dile getirirken, “Bugün maalesef öğretmenlerin yüzde kırkı öğretmen değildir. Herkesten çok şey olur ama herkesten öğretmen olmaz” dedim.
Bir ay sonra bakanlıktan bir müfettiş geldi. Toplantıda bulunanlar imza toplayıp beni bakanlığa şikayet etmişler.
Müfettiş rahmetli, büyük eğitimci Osman Ülkümen idi.
“Her yerde her şey düşünülür ama her yerde her şey söylenmez” dedi. Yumuşak bir ifade ile işi tatlıya bağladı.
Yıllar sonra Osman Ülkümen Bey’le Samsun Öğretmenevi’nde karşılaştık. Beni görür görmez uzaktan seslendi: “Aynı fikirde misin Müdür Bey?”
Biraz tereddütten sonra olayı hatırladım. “Aynı fikirde değilim, sayın müfettişim” dedim. “Ben demiştim sana!”
“Cümlenin sonunu beklemediniz müfettişim. Yüzde altmışa çıktı” dedim.
Eski günleri, tatlı anıları dillendirdik. Ruhu şad olsun.
Günümüzde mesleğin saygınlığı yerlerde sürünüyor. Yorum sizin