KÜLTÜR EROZYONU VE ÇOCUKLARIMIZ

Geçenlerde yeğenime bir oyuncak almak için büyükçe bir oyuncak mağazasına girdim. Şöyle bir bakındım. Köşede bir kostüm takımı dikkatimi çekti. İncelemek için yaklaştığımda miğferiyle kılıcıyla bir şövalye kostümü olduğunu gördüm. Kostümün en ilgimi çeken tarafı kalkan olarak yapılmış parçanın üzerinde haç şeklinin olması. Satıcıya bu kostüme ilgi olup olmadığını sordum. “Diğerleri kadar değil ama var.” cevabını aldım. Algıda seçicilik gereği diğerleri dediği çocuk kostümlerine baktım. Duvara asılmış Örümcek Adam, Süpermen, Kaptan Amerika, Tek Gözlü Korsan kostümü, Batman, yılbaşı kostümleri gibi birçok kostüm gördüm. Satıcıya “Bunlar satılıyor mu?” diye sorduğumda hepsinin gayet iyi satıldığını, bir de Elsa kostümleri diye bir grubun olduğunu, onunda iyi satıldığını söyledi. Daha bir şey sormadan çıktım, moralim bozuldu açıkçası.

Tehlikenin farkında değiliz veya farkındayız ama umursamıyoruz.

Bir toplum böyle çökertilir. Çocuklarımızı kendi ellerimizle kendi kültürümüzden uzak yabancı kültürlerin kucağına atıyoruz. Peki, ne için? Bilinçaltımıza yerleştirilen hâkim kültürlerle uyumlu tarzda yetişip globalleşen dünyada girdiği her kaba uyum sağlayan şekilsiz bir birey olmaları için. Köksüz bir ağaç ne kadar heybetli olursa olsun en ufak bir rüzgârda yere serilir, bu fırtınalı dünyada kültüründen uzak yetiştirilmiş bireyler gibi. Kendi kültürel altyapısı oluşmuş, öz kültürünü ve sosyal duygusunu özümsemiş insanları bu kapsamın dışında tutuyorum. O insanlar şüphesiz dünyanın her yerinde ve her çeşit kültürün içinde kendi kimlikleriyle dimdik ayakta durabilirler, Aziz Sancar gibi.

Amerika’nın tarihi topu topu ikiyüzelli sene olduğu için onların ne bir kültürel altyapıları ne de ulusal kahramanları var. Amerika’nın bütün tarihine baktığınızda, masum insanların kanını döken milyonlarca Kızılderili’yi katleden kovboylar, atom bombasını şehirlerin üzerine atıp binlerce insanı çoluk çocuk demeden kavurmuş katliamcı bir ordu, vahşi kapitalizmi dünyanın başına bela etmiş sömürgeci devlet adamları görürsünüz. Onların Malkoçoğluları, Kara Muratları, Çin sarayını basan Kürşatları, Şahin beyleri, Tuğrul beyleri, Alparslanları, seyit onbaşıları yok. Olmadığından boşluğu doldurmak için üretilmiş hayali örümcek adamları, Süpermenleri, Batmanları var. İşin üzücü tarafı bu çakma kültürün saçma sapan çakma idollerini kendi ellerimizle kendi çocuklarımıza gönüllü sunmamız.

Özellikle televizyonları ve çizgi romanları kullanarak kendi kültürümüzden doğan idolleri çocuklarımızın bilincine yerleştirmeliyiz. Bizim çocuklarımız bir Şövalye kostümünü değil Ulubatlı Hasan kostümünü,  uyduruk bir Rambo kostümünü değil Seyit onbaşı kostümünü, Örümcek Adam olmayı değil tepegözü yenen Basat olmayı istemeliler. Kız çocuklarımız Batı kültürünün ürünü Elsa kostümünü değil, bizim kültürümüzün ürünü bindallıyı istemeliler. Ama mecbur tutularak değil içten ve gönülden istemeliler. Çocuklarımızdaki bu talebi ve yönelişi oluşturmak bizim en asli görevimiz olmalıdır.

Unutulmasın ki tarih boyunca Anadolu’da zayıf düşen medeniyetlerin gözünün yaşına bakılmamış silinip gitmişlerdir. Geçmişte medeniyetler birbirinin üzerine atlı arabaları, zıhlı savaşçıları hatta filleri kullanarak geliyorlardı. Şimdi ise yıkmak istedikleri ülkelerin ve medeniyetlerin üzerine kendi kültürlerini empoze ederek, gençleri kendi değerlerinden uzaklaştırarak ve parayla insan satın alarak geliyorlar. Çok dikkatli olalım, bu coğrafya zayıflık ve hata kaldırmaz.