Suriye’deki iç savaşın üzerinden 13 yılı aşkın bir süre geçti. Bu süreçte milyonlarca insan yerinden edildi, yüz binlerce kişi hayatını kaybetti ve ülke harabeye döndü. Bütün bu dehşet verici gelişmelere sebep olan diktatör, halkından çaldıklarını yanına alarak bir gece yarısı uçağı ile bir başka diktatörün ülkesine kaçtı. Tarih bunu yazacaktır elbet, biz hatırlatıp konunun diğer yönlerine geçelim istiyoruz,
Bu gün, Suriye’nin Çin’e düşürüldüğü ortam, sadece bir trajedi değil, aynı zamanda bölgesel aktörler için stratejik fırsatlar da sunan bir denklem haline geldi. Her ne kadar boyalı medyada heyecanlı nutuklar ve güzellemeler yapılıyorsa da; Suriye’de, neyin ne olacağını anlamak için en az altı ay beklenmesi gerektiği aklın ve mantığın gerçeği gereğidir. Bütün bunlara rağmen Türkiye, Suriye’deki krizi iyi değerlendirerek kendi ulusal çıkarları doğrultusunda bazı önemli siyasi ve ekonomik kazanımlar elde edebilir. Ancak peşinen bilinmelidir ki; “koyun can derdinde, kasap et derdinde” mantığı ile bir değerlendirme amacında değiliz. Yaşanan olayları, gelinen son noktada, tarihin, hayatın ve diplomasinin gerçekleri ile değerlendireceğiz.
Suriye’deki çatışmalar, Türkiye’nin sınır güvenliğini ciddi şekilde tehdit etti. PYD/YPG ve artık PYD şemsiyesi altına girmiş PKK unsurlarının Fırat’ın doğusunda kontrolü artırması, Türkiye’nin güvenlik politikalarını yeniden şekillendirdi. Ancak, operasyonel müdahalelerle elde edilen alan hâkimiyeti, bu tehditlerin bertaraf edilmesinde önemli bir fırsat sundu. Türkiye, “Barış Pınarı, Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı” gibi harekâtlarla terör koridorunu keserken, aynı zamanda sınır hattında güvenli bölgeler oluşturarak mülteci krizini yönetme kapasitesini de artırdıysa da, bazı duygusal yaklaşımlar mülteci girişini tam olarak engelleyemedi.
Her şeye rağmen, Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını, uluslararası meşruiyeti artırarak ve diğer bölgesel güçlerle koordinasyonu sağlayarak kalıcı bir güvenlik şemsiyesi haline dönüştürmesi mümkündür. Özellikle ABD ve Rusya ile yapılan müzakerelerde diplomatik etkinliğin artırılması, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki çıkarlarını garanti altına alabilir. Ancak bilinmeli ve unutulmamalıdır ki; Türkiye’nin muhtemel kazanımlarına karşı, ABD ve Rusya sözde düşman görülseler de, her zaman engelleyici yaklaşımlarda anlaşabilirler! Kaldı ki, Esad’ın Irak’ta olduğu gibi askeri ve sivil kadrolarının parayla satın alınması sonucunda 12 gün gibi kısa bir sürede silah atmadan mağlup olması ve ülkeden kaçması Suriye’de büyük bir otorite boşluğu meydana getirmiş durumdadır. Bir tarafta, HTŞ- SMO çatışması tehlikesi, diğer yanda İsrail’in durumdan vazife çıkararak Suriye’nin bütün askeri hedeflerini kolayca vurup, Golan tepelerini işgal etmesi Suriye’de işleri tarihin en karanlık dönemine taşımıştır. Türkiye bu karanlık labirentte “bin düşünüp, bir adım atma” mecburiyetindedir!
Ayrıca daha önceki yaklaşımlarıyla Suriye’yi her zaman arkalayan ve sahip çıkan İran ve Rusya’nın, muhalif güçlerin Suriye’yi iki haftada teslim aldığı bu günlerde sessiz kalmaları hayra alamet görülmemektedir. En azından bu iki devlet dünya sahnesinde tekrar elde edemeyecekleri kadar güç kaybına uğramışlardır.
Suriye’de meşru hükümetin kurulmasından sonra başlayacak yeniden inşa süreci, Türkiye için ekonomik fırsatlar sunacaktır. Yıkılmış, altyapının yenilenmesi ve enerji kaynaklarının rehabilitasyonu için milyarlarca dolarlık projeler gündeme gelecektir. Türkiye, coğrafi yakınlığı ve lojistik avantajları sayesinde bu süreçte önemli bir oyuncu olabilir. Ancak bunun gerçekleşmesi, Türkiye’nin uluslararası emperyal iştaha çok dikkat etmesi ve ince bir diploması yürütmesi başarısına bağlıdır.
Türk inşaat sektörü, geçmişte Irak ve Libya’da olduğu gibi savaş sonrası yeniden yapılanma süreçlerinde önemli roller üstlendi. Suriye’de de benzer bir rol üstlenmek, hem Türk firmalarına ekonomik kazanç sağlayacak hem de Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunu artıracaktır. Ayrıca, enerji koridorlarının rehabilitasyonunda yer almak, Türkiye’nin bölgesel enerji ticaretindeki rolünü güçlendirecektir. Şimdilik düşünce aşamasında olan bu kazanımların elde edilmesi öyle göründüğü gibi de kolay elde edilecek lokma olmayacaktır. >>DEVAMI YARIN