Ülkemizde olagelen toplumsal/sosyal kimi olaylar mevsimlere bölünmüş gibi... Özellike kış mevsiminde son yıllarda kömür sobasından sızan karbondioksit gazından zehirlenip ölenlerin haberlerini sık-sık okuruz. Bir de, yaz mevsiminde denizde boğulma olayları yaşanır hemen her gün...
Bunlar mevsimlik ölüm olayları...
Her iki mevsimdeki ölüm olaylarının kırsal kesimden gelen nüfustan olduğuna burada dikkatinizi çekmek isterim.
Bir de her mevsim, dahası hemen her gün devam eden ölümlü olaylar var ki; asıl yürek yakan acı durum burası...
En başta da, trafikteki ölümlü kazalar...
Ve de ülke gündeminden bir türlü düşmeyen kadın cinayetleri ile cinsel istismar/taciz olayları sinemalardaki gibi "devamlı matine" oldu ne yazık ki...
Bir ülkede her gün kadın cinayeti mi işlenir? İşleniyor işte...
Her gün yuvalar dağılıyor.
Her gün masum çocuklar yetim kalıyor.
Bu nasıl durumdur ki, her gün kadın öldürülüyor bu ülkede...
Diyebiliriz ki, terörden sonra -ekonomiyi bir kenara atınızülkemizin en önemli ikinci sorunu bu cinayetler olsa gerek.
Kadın cinayetlerinin nedenleri üzerinde şimdiye değin, şöyle ciddi ve de kapsamlı bir araştırma yapıldığını duymadım, okumadım.
Sadece böylesi durumları önlemek için "Kadın Sığınma Evleri" gibi bir uygulamaya geçildiğini biliyorum. Bu uygulamanın da beklenen sonucu verdiğini, cinayetleri önlediğini söyleyemeyiz. Çünkü, Sığınma Evlerinde kalan kadınların da zamanzaman sokak ortasında hunharca öldürüldüklerini gazetelerden günaşırı okuyoruz.
Demek ki, toplumsal anlamda kanayan sosyal bir yara olan kadın cinayetleri için erkekler yönünden kimi yaptırımlar yapılması gerekiyor.
Hem de çok öncelikle...
Burada birinci koşulun eğitim olduğunu söyleyebiliriz.
Ama asıl önlemin, hareket halindeki nüfusun bu durumuna çözüm getirmekle olacağı kanısındayız. Bu cinayetlerin temelinde geçim koşulları zorluğunun yattığını her halde inkar edecek yoktur aramızda...
Çoğalan nüfusa yeni-yeni geçim kapıları açmazsanız, istihdam yaratmazsanız giderek artacak sosyal bunalımların da önünü kesemezsiniz.
Ülkemiz bu sıkıntıyı yaşıyor ve köylerin kent merkezlerine taşınması kimi yanlış uygulamalarla adeta teşvik ediliyor. O zaman da cinayetler de beraberinde geliyor.
***
Türkiye nüfusu yanlış sosyal politikalarla -ne yazı ki- yerinden oynatıldı. Bunun sonucu olarak da kent merkezlerinde günümüzün sosyal bunalımları, hunharca kadın cinayetleri, bilgisizlikten kaynaklanan diğer adli olaylar yaşanıyor.
Çıkış yolu; ülke nüfusunun hareketliliğini yavaşlatmak ve kırsal kesime yönelik eğitim, sağlık, ulaşım vb. alanlarda yurttaşları mutlu edecek sosyal, kültürel politikaları uygulamaya koymaktır bizce...