köstereci
kentin ana caddesine konulan bankta oturmuş
geleni geçeni izliyordum
çoğunlukla yüzlerine yapıştırdıkları
yapmacık gülüşleri seyretmekten
gizliden gizliye büyük keyif alıyordum
*
üç arkadaştık
birden kendimizi
ganita sokak ile deniz sokağının kesiştiği köşebaşında bulmuştuk
ve bileyci arıyorduk
*
hiç sevmediğimiz sevemediğimiz birileri yüzünden
evler ve sokaklarla birlikte denize doğru ganita’daki küçük koy’a
istençsizce taşınmıştık
sığındık demiyorum bizimdi orası çünkü
paramız yetmediği için ucuz şarap içiyorduk
alınlarımızda
hiç kimseye hiçbir şey diyememenin suçluluğunu taşıyorduk
canımız sıkıldı
gerisin geriye dişlerimizi ve yumruklarımızı sıkarak
üç adımda gavur meydanı’na çıktık
*
yine de dolunay ömrümüzden gün tığını örüyordu
*
vitayağı tenekelerde sakız sardunyaları sultan küpeleri
göstermeye başlamıştı düşlerini
*
ve biz o zamanlar taşların
örsün üzerinde sıcak demirden dövülerek yapılmış
-kazma balta orak bıçak keser kurebi nacak-
gibi alet edevatın bileylendiğini bildiğimizden olacak
köstereci rüstem çavuş’un deniz sokaktaki dükkânını arıyorduk
çünkü körelmişti cebimizde durmaktan el yapımı sürmene çakılarımızın ağzı
hepsi de soğuk demirden şekillenmişti bu yanık gül kokan coğrafyanın üzerinde
*
aslında bizim bıçakla ucunu açacak kurşunkalemimiz bile yoktu
ne biz ne de kentimiz kimliklerimizi yeni bulmuş yitirmemiştik daha
şimdilerde yine birileri köstere taşıyla bıçaklarını bileyliyordu
kim bilir hangi halkı hangisine kırdıracaktı
*
sümer sinemasında onunla film de izlememiştik
ne o benim elimi tutmuştu ne de ben onun gözlerine bakmıştım
ve bir sabah insan anızıyla karşı karşıya kalmıştık
kâbus mu görüyorum acaba diyerek
kan ter içinde attım kendimi yaşadığım mahallenin sokağına
*
uyandırıldığımızda iş işten çoktan geçmişti!
..
gavur meydanı
haziran 2024