KORKMA!

İşler sarpa sardığından olsa gerek! Şu sıralar yeniden bir “reform” furyasıdır almış başını gidiyor! Sakın yanılıp da, “nereden çıktı şimdi bu?” diye,  reformist arkadaşların meşrebini, değişimle intisakını falan sorgulamaya yeltenmeyin! Anında, statükocu, jakoben suçlaması ile karşı karşıya kalıp, bozguncu ilan edilebilirsiniz! diye yazıya başlamıştım ki, ardından Gece Yarısı Kararnameleri sökün etti!

İyi hoş, sormayacağız, sorgulamayacağız da değişimden neyin murat edildiğini nerden anlayacağız? Değiştirilmek istenen nedir? Kimdir? hangi dönemdir?

Kem-küm etseler de aslında bu “Reform” çığlıkları atanların fıtratlarına, eylemliliklerine bakınca;  nereye doğru köklü değişim özledikleri, aşağıdaki itirazlarında açıkça anlaşılmaktadır;

Türkiye Cumhuriyetini savunma, statükocu olursun…

Atatürk’ü sevme, jakoben olursun…

İrticaya karşı çıkma, laikçi olursun…

Emperyalizmden asla söz açma, anarşist olursun…

Lozan’ı savunma, halklara karşı olursun…

Kadın ölümlerini sorgulama, feminist olursun…

Peki, bu ilişkilendirmeler doğrultusunda nasıl yurttaş olunacak? 

Tarihsel sürecin mayaladığı gerçeklerin, günlün çıkarsamalara dolgu malzemesi olabileceğini uman hadsizler hep olmuştur. Bugünkü isterik beklenti de bu düzlemdedir. 

Tarihi tarihçiye, hukuku hukukçuya,  kurucu değerlere olan bağı, gerçek sahibi olan yurttaşlarımıza bırakalım diyorum… olmuyor, kıt akılları ve bitmeyen hırslarıyla anında organize olup, tüm değerlere saldırıyorlar. Özellikle ülkenin kırmızı çizgilerine.

Cahil ve cehaletle başa çıkmak zordur. Hele yarı okumuş cahillerle daha bir zorlaşır. Bilmiyor, görmüyor, duymuyor, ama işkembe-i kübradan desteksiz sallıyorlar!

Yok efendim ABD’de çocuklar sabahları ant okuyorlar mıymış? 

Çok da umurumda değil ama; Evet... ABD’de, farklı ırk, renk ve meşrepten çocuklar her sabah, sağ elleri kalpleri üzerinde bayrağa bakarak aşağıdaki ant okunmadan asla derse başlamıyorlar;
I pledge allegiance to the flag of the United States of America, and to the republic which it stands. One nation under God, indivisible, with Liberty and Justice for all.

Yani diyorlar ki; Tek bir millet olmayı sağlayan Amerika Birleşik Devletleri’nin bayrağına ve temsil ettiği Cumhuriyet’e, bölünmez tek bir ulusa, Herkes için özgürlük ve adalete, Tanrının gözetiminde bağlılık sözü veriyorum.

Amerika’da 1892 yılından bu yana salt okullarda değil, tüm kamu toplantılarının ve özel toplantılarının çoğu bu yemin ile başlıyor.

Bayrak töreni yapılırken bu ant okunuyor. Her ırktan ve her yaştan insan, istisnasız elleri yüreklerinin üzerinde ayağa kalkıyor ve yemini bir ağızdan seslendiriyor. Yeminin hedefi Amerika’da ki 72 milletten insanı, tek bir millet olarak bir arada tutmak.

Amerikan Bağlılık Yemini; 4 eyalet hariç, 46 eyalette bu yemin metni öğrenciler tarafından ayrımsız okunuyor. Ve Amerikalılar; “Bayrak sevgisi, Milli birlik duygusu, Özgürlük ve Adalet” gibi kavramların anlamlarının, çocukluk döneminde öğretilmesini, daha sonraki süreçlerde bu değerlere sahip çıkılmasının başlangıcı olarak görüyorlar.

Türkiye’de ise; İstiklal marşının “korkma” çağrısından ziyadesiyle ürkenler! Birinci basamak olarak öğrenci andına odaklanmış gözüküyor. 

Şimdilerde, Milli Eğitim Bakanlığı’nın itirazıyla 2. kez, reformlara denk getirilip yasaklanan “öğrenci andı” 1933 yılında Dönemin Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip tarafından yazıldı. Daha sonra İlkokullarda her sınıfta, her gün, İlk ders girişinde öğrenciler tarafından Genç Cumhuriyetin tüm coşkusuyla okundu…

Bu Ant, Cumhuriyeti tüm yurttaşlarıyla birlikte… Emperyalist kuşatmalara karşı bir arada tutma çabalarının bir önemli parçasıdır. Nitekim Anayasamızda Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin, herhangi bir ayırıma tabi tutulmaksızın Türk olduğunu… Türk Milleti ifadesi de belli bir ırkı veya etnisiteyi tanımlamayıp, bir üst kapsayıcı ve birleştirici kavram olduğunu belirtmiştir. 

Dolayısıyla bizim Cumhuriyetimiz, dağılmış bir toplumu bir araya getirme… Farklılıkları zenginlik bilip, ondan bir Ulus Devlet kurma hareketidir.

Bu Ant bu hedefe yönelik olarak, ortak vatanda yaşayanların, çocukluktan itibaren “dağılmayı, bölünmeyi, yok olmayı, Emperyalizmin ahtapot kollarından sakınmayı” öngören bilince sahip olmalarını; Tam bağımsız vatan ve tüm özgürlükleri, ahde vefa kavrayışı içinde savunmaları için yazılmıştır. 

İşte tam da bu nedenle, profesyonel tetikçilerin; “vesayetçi sistem deyip” kurtulmak istediklerinin başında, vatanın, milletiyle bölünmez bütünlüğüne atıf yapan bu ant geliyor. Asıl mesele budur ve bu kez suçüstü yakalanmışlardır!

Sözün kısası, ulusal birliği ve bütünlüğü, kardeşlik temelinde korumak… Karanlıkları yeniden ışıtmak göreviyle karşı karşıyayız. Nerede ve hangi kimlikle doğacağımız elimizde olmasa da “insan” olarak bir arada yaşamak elimizde dostlarım.

İstanbul Sözleşmesi yaşatır.

İnsanız kız kardeşlerimizin yanındayız.