KOMŞUNUN BAŞI AĞRIYOR


Avrupa sevdası ağır bastı. Uzun süre sınavlara hazırlandım. Bana göre sınavım iyi geçmişti. Yabancı dil hariç genel kültür sorularından hepsini yapmıştım.
Seksenaltı puan alarak ilk ona giremediğimi öğrenince bayağı üzülmüştüm. İki puanla kaybetmek insanı psikolojik olarak etkiliyor.
Benim yerime Fransızca kitaplarının yazarı Nedim Palamutçu gitmişti. Giderken kendisine ricada bulunmuştum: “Yunan gençlerine okutulan tarih kitaplarında Türk- Yunan Savaşı nasıl anlatılıyor?
Bizim sayfalar dolusu Türk-Yunan savaşını Yunan kitapları birkaç cümle ile anlatıyormış. Yunan orduları Anadolu'ya saldırmış. Tam Ankara düşmek üzereyken Yunan Kralı orduyu geri çağırmış.”
Hepsi bu kadar.
Helen milliyetçiliği bu olsa gerek.
Yani Atatürk’ün kendilerini tepelediklerini yazacak kadar aptal değiller tabii.
Ama gerçekleri sen yazsanda yazmasan da örtmek hiç mümkün olabilir mi?
Bence olamaz..
Sonradan öğrendiğime göre Avrupa devletlerinde en önemli dersler mahalli tarih, mahalli çoğrafya ve mahalli edebiyatmış...
Hatta ülkemize "Kalantar" etkinlikleri nedeniyle gelen bir Yunan kafilesinin genç başkanı: "Mahalli tarihten sınavım var" diyerek ülkesine erken dönmek istemişti.
Demem oki;
Komşumuz ve dostumuz! Yunanistan bizi suçlamada çok becerikli.
2007 ekonomik krizinde de bizi suçlamışlardı: "Türklerden korktuğumuz için silahlanmaya anormal paralar harcadık.Bunun için krize girdik, esas suçlu Türkiyedir.”
 Son yıllarda bu değerli(!) komşumuzun bizden yana büyük sıkıntıları vardır. Devamlı başı ağrıyor.
Avrupa'dan yana Euro'dan yana başı dertte...
Ekonomisine çare bulamadığı için halkının dikkatlerini dışa çevirme gayreti içinde.
Yunan parlementosu'nun sözde Ermeni soykırımını inkar edenlere verilecek cezayı öngören yasayı çıkarmalarının altındaki gerçekleri görmek zorundayız.
Talat Paşa Komitesi'nin Atina'ya sokulmamasının esas nedeni budur...
Kısaca;
Komşumuzun başı ağrıyor. Biz önlemlerimizi ona göre alalım...