Evvelce, komşu komşusunu bilir, tanırdı.

Sevmediği, tasvip etmediği huyları mı var, törpülerdi.

Diyelim durum idare edilir cinsten değil, o zaman da bi’ tek o yününe mesafe koyulurdu.

Tartışılsa, küsülse dahi kimsenin selamı havada asılı kalmazdı eskiden.

Her şey bir yana, komşunun komşusuna olan saygısı bir yanaydı.

Sevse de, sevmese de düğününde görünür, cenazesinde saf tutardı.

Bağından bahçesinden, tarlasından sofrasından bereketi kıskanmazdı.

Yani öyleydi vaktiyle.

Yan komşuda hasta olsa, evdeki tebessümler öksüzdü.

Hele ki cenaze varsa.

Günlerce, radyo/televizyon açılmazdı.

Köylerde misal.

Kuzineden sıcak ekmek çıksa, bir parça kesinlikle komşunun hakkıydı.

Anne, sokaktaki çocuğuna yemek için seslense, sofranın başköşesi oyun arkadaşınındı.

Hani ne varsa ortada.

Komşunun ineği sütten mi kesildi, o ev asla yoğurtsuz tereyağsız bırakılmazdı.

İşler güçlerde usul imeceydi.

Misal tarlada mısır ekilip biçilecek, kimse kimseden gücünü kudretini esirgemezdi.

Anlayacağınız tüm bu ilişkilerin adı komşuluktu ama göze yansıyan komşuluktan öte kardeşlikti.

Peki, ya şimdi…(?)

Haklısınız.

Nerden nereye değil mi?

Bir zamanların kardeşliğe uzanan komşuluk ilişkilerinden günün komşuluğuna evirilmiş kardeşlik bağlarına.

Kuzinedeki ekmeğe yan komşuyu paydaş gören anlayıştan, bereketten arınmış, kibri üzerinde sofra fotoğraflarına.

Beri taraftan.

Karın tokluğumuz, kıtlık korkusunu ortadan kaldırmaya yetmiyor ahali.

Market izdihamları ortada.

Orman kanunu.

Kilerlerin dolmasında kıstasımız kimin kime gücü yeterse.

Anlayış yok.

Saygı yok.

Hele paylaşmayı hak getire.

Neyse.

Demek istediğim, bugün belki herkes gününü kurtarıyor gibi görünüyor ama kayıplarımızın hiçbirimiz farkında değiliz.

Keşke yitirdiğimiz bi’ kuzinedeki sıcak ekmekle sınırlı kalsaydı.

Birbirimizi kaybetmişiz.

Ne arayanımız var, ne de ağlayanımız!

OY TRABZON OY!

Güç savaşlarının eksik olmadığı Trabzon bürokrasisinde öyle kişiler var ki, bunların tüm mesaileri sadece koltuk kapmak üzere!

Bahse konu isimler, eforlarını her ne kadar boş koltukları doldurmak üzere harcıyor gibi gözükseler de, görevlerini layıkıyla yerine getirenlerin makamlarıyla uğraşmada üzerlerine yok.

Nitekim bu uğurda attıkları iftira ve yaptıkları yapıştırmaların da bini bir paradır!

Hiçbir hüner ve becerisi bulunmayan, dahası başarısızlıkları evvelce tescillenmiş iletişim yoksunu bu kişilerden Allah, Trabzon’u ve Trabzonluyu korusun!

Zira ben bu koltuğa ne veririmden ziyade, sahip olacağım sıfatla şahsi anlamda ne kazanırım zihniyetinin iki cihan için de getirisinin olamayacağını hepimiz biliyoruz.

Velhasıl, 2022’de sona yaklaşırken bürokraside bazı alanlarda yeniliklerin yapılması tabii ki elzem.

Lakin atılacak adımlarda öncelikli hedef, hizmet çıtasının daha yukarlara taşınması olmalı.

Aksi halde bilinmeli ki, yersiz görev değişikliklerinin milletin gözündeki karşılığı yalnızca yenilenen koltuk takımları ve mobilyalardan ibaret.

Devamı…(?)

Gelir.