Köksal Mesçi - Ganitalı
İnsanları çök önemseyen, çok okuyan, farklı düşünebilen, ülkenin sosyal, kültürel ve ekonomik sorunları ile yakınen ilgili. Her konuda bilgi birikimi olan yeterli ve yetenekli. Kendisine özel şık görünümü ile bir Trabzon beyefendisi...Ama her şeyden önce insan..
Trabzon İdman Ocağı'nda başladığı futbol yaşamı Ankara PTT, Ankaragücü, Adanaspor ve tekrar Ankaragücü'nde son buluyor. Bu süreçte Ulusal takımlardaki yerini de alıyor.
İdman Ocağı'nda hem yerel hem de gruplarda oynadığı güzel futbolü ve attığı enfes goller ile sevenlerinin gururu oluyor. Ben şanslıyım zira o günlerde kendisini izledim. Avni Aker'in Sanat Okulu tarafındaki kaleye sol çizgiden taşıdığı topları hala bugün gibi anımsarım. Açık tribünde duvarların üzerinden hayranlıkla izlediğimiz Mesçi, kendisine özel vucut çalımları ile sol çizgiden içeri ''Uzun sokakta yürür gibi'' kateder, 18 yayının çevresinden sağ ayağı ile meşin yuvarlağı kalecilerin uzanamayacağı sol üst 90'a çatala bırakırdı. Kimliği ve kişiliği gibi, ayağına hakim, top tekniği çok yüksek, çalım ve pas ustası. O'nu anlatmak zor ama, izlemek, Ganita'dan güneşin batışını izlemek kadar güzel ve özel....
Bir söyleşisinde ''Ben futbolcunun formasını arkasından çekmeyi onursuzluk sayarım'' diyebilen sahaların fraklı centilmeni.. Bir orkestra şefi gibi.. Ankaragücü'nde oynadığı dönemlerde maçın önemine göre bir bakarsınız Tatar Metin ve Selçuk'la orta alanda , bir bakarsınız gol kralı Ertan'la sol açıkta aynı güzellikleri yaşayabilen ve yaşatabilen bir futbol emekcisi .
Futbol yaşamı boyunca göstere göstere çalım atamayacağı, geçemeyeceği bir rakibi olmadı. Ankara 19 Mayıs Stadı da bu söylediklerime tanıklık edecektir. Futbolu her dönem renkli ve güzel yaşayan bu futbol adamının teknik direktörlük yaşamı ne yazık ki, istediği gibi olmadı.. Nevşehir ve Mardinspor'da Teknik Direktörlük denemeleri kendisini yormaktan öteye gitmedi. Kafasındaki oyun düşüncesini algılayabilen kaç oyuncusu olabildi.
Yanında yıllarca oynadığı arkadaşlarını yöneten yönlendiren bu usta, başka Köksal Mesçi'ler yok ve olmayacak diyerek bu işi noktaladı.
Anılar çok tabii..Trabzon Sebatspor'la Türkiye amatör futbol şampiyonluğu yaşadıktan sonra Üniversite ve futbol yaşamım için Ankara Toprakspor'dayım. Sezon öncesi Ankaragücü Stadı’nda bir hazırlık maçı sonrası Aydın Güleş ağabeyle beni dışarda bekliyorlar. Bu sevincimi anlatamam. Bana dönerek ''Biraz güçlenmen gerek, tek eksiğin bu. Tekniğin ve yeteneğin iyi. Mithatpaşa'da Bilgin jimnastik salonuna gideceksin. Ben konuşurum, para da vermeyeceksin.Yemeğime kadar bir dizi yönlendirmeler yaptıktan sonra ayrıldık. Kösal abinin bu sahiplenme duygusu beni çok mutlu etti. Ben ertesi günü salona gittim. Bilgin beyle görüştük ve yapacağımız çalışmalarla ilgili de istasyonları gezdik. Bir tarafta Konya'dan Ankaragücü'ne yeni gelen Sarı Mehmet bir tarafta kaptan Fikret Ayabakan, İsmail ve Mehmet Dilber kardeşler. Bakıyorum hepsinde adaleler baklava dilimi gibi. Ben bir de kendime baktım, sonra tamam abi yarın geliyorum dedim de.. Gidiş o gidiş. Neden sonra karşılaştığımızda gelişmeleri yakınen izlediği için “Bir daha gözüme gözükme'' dedi. Bu benim yaşadığım.. Bir de hala bugün anımsanan İstanbul'da 9 kişi ile Fenerbahçe'yi 2-1 yendikleri maç var. Özellikle santra çizgisinden aldığı topu inanılmaz çalımlar sonrası Fenerbahçe filelerine bıraktıktığı galibiyet golü sonrası Ankaragücü soyunma odası Bayram yeri gibi. Zafer sarhoşluğu yaşanırken gecenin kahramanı havuzda yorgunluktan uyuduğunu unutulduğunu anlatırken olayı tekrar yaşar gibi. Giyinir dışarı çıkar ve bir taksi çevirir . Şoföre arkadaş otele gidelim der. Arka koltukta biraz yatar konumda yorgunluğunu gidermek ister ama şoför ''Abi izledin mi maçı Ankaragücü öldürdü bizi..Taş gibi takım. Ah O Köksal yok mu, anamızı ağlattı. Ben de O'nun ..küfürleri sıralayınca Köksal abi dikiz aynasından olabildiğince görünmemek için kayar. Ta ki otele gelene kadar.
Futbol sonuçta bir oyun. Saha içerisinde kıyasıya mücadeleye evet. Ama hoşgörüye de , centilmenliğe de , emeğe saygıya da evet..evet...evet.