KIRILGAN KANATLAR

KIRILGAN KANATLAR

‘Kuşlar da Ölür’ Sergisinde Doğaya Şiirsel Bir Yolculuk

Doğa, yüzyıllardır sanatın en büyük ilham kaynaklarından biri olmuştur. Ne zaman dışarıya adım atsak, kuşların melodik cıvıltılarıyla ya da rüzgârın ağaçlarla dans edişiyle karşılaşırız. Ancak bu doğal armoninin içinde, bir şeylerin ters gittiğini, doğanın dengesinin bozulduğunu da hissetmeye başlıyoruz. İşte bu kırılgan denge, Sanatçı Kadınlar Derneği’nin Artnouva Sanat Fuarı’ndaki “Kuşlar da Ölür” sergisine ilham veriyor. Sergi, bize hem estetik bir deneyim sunuyor hem de doğayla kurduğumuz karmaşık ilişkiyi bir kez daha gözden geçirmemiz için güçlü bir çağrı yapıyor. Sergi alanına adım attığınızda ilk olarak gözünüze çarpan şeylerden biri, tüm serginin özünü yansıtan şu basit ama derin mesaj: “Kuşlar da ölür...” Bu mesaj, izleyiciyi doğanın sessiz çığlığıyla yüzleşmeye davet ediyor. Metal yuvalar, endüstriyel atıklardan yapılan heykeller ve kuşların kanat çırpışlarını çağrıştıran ince detaylar, doğanın hem güzelliğini hem de tahribatını bizlere hatırlatıyor. Doğanın ne denli kırılgan olduğunu hissettirirken sanayileşmenin ve insan eliyle yaratılan atıkların doğa üzerindeki izlerini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.

Yasemin Coşkun’un editörlüğünde hazırlanan sergide, Asuman İnceayan, Ayşe Ertem, Burçin Savaş, Fulya Turan ve daha birçok usta sanatçının eserleri yer alıyor. Her bir sanatçının çalışması, doğa ve insan arasındaki ilişkiyi farklı bir bakış açısıyla ele alıyor. Bir yandan sanatseverlere görsel bir şölen sunulurken, diğer yandan doğayla kurduğumuz ilişkiyi sorgulamamıza neden oluyor. Sergiyi gezerken, kuşların ölümü metaforunun ardında yatan acıyı hissediyorsunuz. Kuşlar, çoğu zaman özgürlüğü ve yaşamın devamlılığını simgeler. Ancak sanayinin doğaya verdiği zararın bir yansıması olarak kuşların da ölmesi, bizi derin düşüncelere sevk ediyor. Aslında kuşların ölümü, doğanın bizlere yaptığı bir uyarı; biz de bu uyarıyı dinleyip harekete geçmezsek, kendi sonumuzu hazırlıyoruz. Sanatın gücü, bazen en derin gerçekleri dile getirmekte yatar. “Kuşlar da Ölür” sergisi de işte tam bunu yapıyor. Doğanın kırılganlığı, sanayinin yıkıcı gücüyle buluştuğunda ortaya çıkan bu eserler, bizi izlemekle yetinemeyeceğimiz bir yolculuğa çıkarıyor. Sergi, bir sanat deneyiminden çok daha fazlası; izleyiciyi doğayla yeniden bir bağ kurmaya davet ediyor. Doğanın içindeki her kırık, her yaralı iz, aslında insanın ruhundaki yaraların bir yansıması gibi karşımıza çıkıyor. Doğa, insan ruhunun en büyük sığınağıdır. Ona zarar verirken, aslında kendimize zarar verdiğimizi unutmamalıyız.

Sanatçı Kadınlar Derneği’nin bu anlamlı sergisi, hepimize doğayla daha barışık, daha bilinçli bir yaşam sürmemiz gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Sergiyi deneyimleyen herkesin aklında şu mesaj yankılanmalı: “Doğa bizimle bir, biz onunla biriz.” Doğanın dengesini bozduğumuz her an, aslında kendi dengemizi de yıkıyoruz. Kuşlar da ölür, ama belki bu sergi, bizi onları ve doğayı kurtarmak için bir adım atmaya teşvik eder.