Mondros süreciyle Anadolu işgal edilmeye başlandı. Her yöre, her il, her bölge direnmek için “Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri” kurdu. Mustafa Kemal “hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh da bütün vatandır” diyerek tüm cemiyetleri “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti” adı altında birleştirerek Kurtuluş Savaşı’nı başlattı.
Başta İstanbul, İzmir, Aydın, Manisa, Antalya, Konya, Adana, Mersin, Maraş olmak üzere Anadolu’nun büyük bir kısmı… işgal edildi. Vahdettin, emperyalistlerin işgalciler için İngiliz ve Yunan uçaklarıyla “gökten yağdırdıkları” ferman ve şeyh-ül İslam fetvaları, İskilipli Atıf Hoca bildirileriyle “onlar bizim misafirlerimizdir” diyorlardı. Saraya inanan, güvenen herkes, “emperyalizme direnen” ve Anadolu’dan söküp atmak isteyen Kuvvayı Milliyecilere “dinsiz, imansız” diyor, İngiliz işbirlikçisi Damat Ferit halkı kışkırtıp yer yer isyan çıkarttırıyordu. Kiralık şeyhülislamlarıyla “Mustafa Kemal ve arkadaşları” için “beş kez idam olsunlar” fetvası çıkarttırıyorlardı.
O zamanın hainleriyle, bu zamanın “keşke Yunan kazansaydı” diyenleri arasında ne fark var şimdi?
Dün emperyalistlerle mücadele edenleri, “ülkenin düzenini bozuyorlar, vatan haini, Moskof uşağı, rahat, huzur vermiyor, kargaşa yaratıyorlar” diye zindanlara atıp, Amerika çıkarlarını koruyan ikili antlaşmalar yaparak aldıkları destekle iktidarı ele geçirenler…
Turuman Doktırini ve Marşal Yardımıyla Türkiye’de köksüz bir ferahlık ve bolluk yarattıktan sonra Menderes’i Sovyet Rusya’nın kucağına itenlere, sanayiyi yok edenlere sesini çıkarmayanlar; / yaklaşık %300 devalüasyonla Türk ekonomisini çökertenleri görmezden gelip ağzını açmayanlar, Menderes’e sahip çıkmayanlar; / “komünizm” tehdidiyle Türkiye’den “üs” verenler, / Türk eğitimini Amerikalılardan oluşan komisyonlara havale edenler, / Türk ordusunu NATO adı altında Amerika’ya teslim edenler, / “müttefik, sıtratejik ortak” diye, Kore’ye asker gönderip bine yakın insanımızın ölmesine neden olanlar; / Türkiye’yi çok sevdiğini söyleyip bu toprakları “Amerikan askerlerine” çiğnetenler… Kimlerdir?
6.Filo İstanbul’a gelmek üzereydi. “Vatan haini, komünist, Moskof uşağı” olarak adlandırılanlar Amerikan askerleri karaya ayak basmasınlar diye büyük hazırlıkların içine girdiler. Hükümetle valilik boş durmadı. “Conilerin keyfi için İstanbul genelevlerini boyatıp sağlık kontrolünden geçirirken, kimi onurlu hayat kadınları “ben Conilerle yatmam” diye direttiler. “Vatanperver, milliyetçi(!)” olduğunu söyleyen birileri de “nasıl Amerikan askerinin karaya çıkmasına engel olursunuz” diye, değneklerle “vatan haini dediklerine” saldırıp denize dökmeye çalıştılar… Kimlerdir bunlar?
Kıbrıs davası başladığından beri, Türkiye’nin yanında yer almayan, her fırsatta yardımlarını keserek “ambargo” silahını kullanan, Yunanistan’ı destekleyen Amerika’nın düşmanlığını dostluk belleyenler; tüm dünyaya karşı Kıbrıs davasında madden ve manen Türkiye’nin yanında yer alan Kaddafi’ye savaş açan ve öldürtenler kimlerdir?
Amerikan askeri “karaya çıkmasın” diye saldıran gençliğin kimileri zindanlarda ömür boyu çürütülürken, kimileri darağaçlarında can verirken, “onlar” devleti talan ve yağma ediyorlardı.
Amerika, Nato tatbikatında, Muavenet zırhlısını füze ile vururken, iki albay, bir ast subay, dört er şehit olurken, Türk Deniz Kuvvetleri Montrö Antlaşmasına dayanarak Amerika donanmasının Karadeniz’e çıkmasına izin vermedi.
Bir Mart Tezkeresiyle Türkiye, altmış beş bin Amerikan askerine, Irak’a savaş açmak için konuşlanma hakkını tanımadı. / Her zaman düşman olan Amerika, Süleymaniye’de Türk ordusunun başına çuval geçirdi. Yetmedi, elindeki Fetullah gibi bir maşayı devreye sokarak, Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Fuhuş ve Kozmik Oda operasyonlarını yaptırdı. Türk Ordusunun Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerini çökertti. Ne kadar Atatürkçü subay, komutan, general ve amiral varsa tümünü etkisizleştirdi. “Gemileri yönetecek komutan bırakmadı”. Boğazlardan Karadeniz’e çıkarılmayışın intikamını Türkiye’den aldı.
Türkiye, bunca düşmanlığa rağmen Amerika’nın emperyalist yörüngesinden kurtulup bağımsız-özgür politikalar izlemedi. Hep Amerika rüzgarı, istekleri, çıkarları düşünüldü, işgal edilmiş Japonya gibi, Müttefik Kuvvetler Komutanlığı’nın raporları(!) doğrultusunda kurulmuş komisyonlarca yönetildi.
Amerikancılar iktidardan aşağıya hiç inmedi.
Ve ne kadar acıdır ki Türkiye’de partiler, liderler Amerika’nın rahle-i tedrisinden geçmeden bu zamana kadar iktidar olamadılar.
Ve ne yazık ki onlar, hem milliyetçi, hem yerli, hem de milli olduklarını söylüyorlar!
Barış ve esenlik dileklerimle, sevgiyle kalınız…