Hayatta en kötü senaryo ne bilir misiniz?
Bulunduğunuz ilin birden değişen kültür yapısı içerisinde sizin alıştığınız nezih hayat tarzının birden ve aniden yok olmasına şahit olmaktır.
Sokakta yürümek adabı, dolmuşta diğer hemşerilerine karşı davranış zorunlulukların, toplu taşıma araçlarındaki nezaket ve disiplin, sokakta yalnız değil toplum içerisinde olduğunun bilincinde ve adabında olmak.
Bunlar şuanda aklıma gelen birkaç kalem.
Trabzonumuz aniden yabancılaştı.
Yolları şaşırdık, yönümüzü kaybettik, hangi kavşağın nereye çıkacağını şaşırmaya başladık.
Dostlar zaten yavaş yavaş eksildi, dostluklar da buna mümasil olarak değer ve irtifa kaybetmeye başladı.
Bu tebeddülat bir zaaf mı yoksa hayatın gereği mi?
Bunun için gerçek olan cevabı acaba yaşıtlarımda mı arasam yoksa yeni nesilden birisini tutup “Otur şuraya anlat bakalım” mı desem?
Sonra düşündüm “Yok benimle yeni nesil arasında bir geçiş nesli bulmam gerekir” dedim, kendi kendime.
Sordum arkadaşlara “Ne dersiniz?” diye.
“Evet abi” dediler “Haklısın.”
Haklıyım da, ben aradığım eski tavırları, saygıyı, Trabzonluluğu, tedavülden kalkan benim büyüklerime olan davranışlarımı acaba yeni nesilde görebilir miyim diye mütereddit kendi kendimi sorguladım.
Derken dün mahallemize giden Çukurçayır dolmuşuna binmek için durağa gittim.
Minibüsler mi yükseldi yoksa benim zıplama performansım mı alçaldı bilmem de minibüse binerken dizimin ağrısı tuttu, çıkıp oturmak için sektim, bir nebze durakladım ve tereddüt geçirdim.
Fakat şoför mahallinde benden önce yerleşmiş olan 17-18 yaşlarında bir delikanlı benim yerimde saydığımı fark etmiş olacak ki bana elini uzattı “Tut elimi de çık” ima edercesine yüzüme baktı.
Bende bu saygı ve sevgi dolu eli memnuniyet ve iftiharla tutup minibüse yerleştim.
O delikanlı yarı yolda inmek istedi.
Zorunlu olarak onun inmesi için ben arabadan indim.
Genç de arabadan indi, bir an durdu. Anladım benim arabaya binmemi bekledi. Ben binerken arkamdan koltuk altıma kolunu soktu, yani benim tekrar minibüse binmeme destek verdi.
“Yarabbi, ben ki eski profesyonel bir futbolcu, Türkiye 100-200 metre şampiyonu idim demek ki bu günleri de görecektik” demedim, demedim ha.
Ne dedim biliyor musunuz? İçimden, memnuniyet ve iftiharla “Yarabbi şükrolsun ki bu memlekette böyle kibar, bey efendi, saygılı, merhametli delikanlılarımız da halen varmış” deyip çocuğa arkadan bakarken, şoförümüz de mahalleye müteveccih arabasının gazına bastı.
Ben, memnun ve neşeli olarak etrafı içimden gülerek seyrederken, içimden “Demek ki fazla kötümser olmaya gerek yokmuş” dedim...
İyi haftalar.