KENDİ AYAĞINA KURŞUN SIKMAK!


Yeşil ve mavinin buluştuğu Trabzon Uzungöl ve Sümela Manastırı gibi doğal güzellikleri ve tarihi dokusunu arkasına alarak turizmde çıtasını yükseğe çıkarmanın peşinde..
Avrupa’dan ve komşu ülkelerden gelen turist sayısındaki ciddi azalmayı ve oluşan büyük boşluğu son birkaç yıldır Arap turizmi doldurmuş durumda..
Eğer bugün şehirde oteller doluysa, eğer bugün turizm işletmeleri halinden memnunsa ve eğer bugün esnaf her anlamda kazançlıysa bunu Araplara borçluyuz..
İster sevin ister sevmeyim ama gerçek bu!..
Peki biz bu hareketliğin ve zenginliğin ne kadar farkındayız, ne kadar sahip çıkıyoruz ve ilerisi için neler yapıyoruz?
Turizmden başka çıkar yolu olmayan bu şehir acaba gerçekten ve samimi duygularla üzerine düşeni yapabiliyor mu?
Bu soruya keşke “evet” diyebilsem.
Fakat o kadar çok sorunlar ve hatalarımız var ki..Tek kelimeyle ayağımıza kadar gelen fırsatları tepiyor, adeta altın yumurtlayan tavuğu kendi elimizle kesiyoruz..
Yalan mı?
Bağımsız Devletler Topluluğu ve Rusya’dan gelen turistleri kendi elimizle biz kaçırmadık mı?
Bavul ticaretini biz öldürmedik mi?
Her gelene “Nataşa” muamelesi biz yapmadık mı?
Sınırdan gelen ucuz malların üzerine on kat zam yaparak piyasaları allak-bullak yapmadık mı?
Daha sayayım mı? O kadar çok yanlışımız var ki?
Hizmet konusundaki zaafiyetlerimizi, konaklama ve ulaşım sorunundan kaynaklanan eksikleri ve kaliteli personel meselesine hiç girmeyeyim..
Turizm dert yanmaya, ağlamaya sızlamaya gelmez..Üreteceksiniz, yeniliklere açık olacaksınız?
Müşteri memnuniyeti denen şeyi adam gibi uygulayacaksınız..
Ama nerede bizde o anlayış..
Kimse alınmasın, kimse kızmasın..Trabzon ve bölge halkı turizm konusunda ‘kendi ayağına kurşun sıkıyor.’
Arapların bolluğunu gördük feleğimiz şaştı..
Fiyatlar uçuyor, önüne gelen sömürmeye söğüşlemeye çalışıyor.
Akıl mantık almayacak fahiş fiyatlar listesi var önümde.
Bir turizm firmasının Trabzon genelinde çok özel bir çalışması. Aynı mekanı kullanan aynı şeyleri tüketen bir Türk ailesiyle-Arap ailesinin kıyaslaması yapılmış..
Rakamlar uçmuş..
Çok fazla örnek veremeye ne gerek var; en ucuzunu en basitini vereyim, gerisini siz hesaplayın.
Bizimkiler yarım litre su(pet şişe) 1 TL’den içerken Araplar 13 TL’den içmiş..
Yuh ya..!
Bakın canlı yaşadığım başka bir örnek..!
Çok değerli kuyumcu bir ağabeyimizin yanında sohbet ediyorum.
Türkçeyi çat pat bilen bir iki Arap turist geldi.
Az ötede eşine altın bilezik almış..
Arap turist fiyatı biraz canını sıkmış olmalı ki aldığı bileziğin fiyatını ‘bir de başka kuyumcuya’ sorayım ihtiyacını hissetmiş.
Bilezik tartıya kondu..
Aynı bilezik aynı tartı..Fiyat arasındaki uçurumu ben buradan yazmaya bile dilim varmıyor!.
Bir esnaf şehri olan Trabzon’a bu uygulamalar hiç yakışmıyor..
İnanın bunu yapan bu şehirde bir elin parmağını geçmez. Ama küçük sinek mide bulandırmaya yetiyor..
Denetim, takip konusunda ciddi sıkıntılar var.
Ve en önemlisi de hata yapanın yanına kar kalmamalı, gereken ceza verilmeli.
Arapları kazanmak öyle kolay olmadı ama kaybetmek ne yazık ki kolay olmaya başladı.
Bu yanlıştan geri dönelim..
Kaybeden Trabzon olur, kaybeden ülke turizmi olur..