Kazanımlar Ve Hak Daratmaları


5378 sayılı kanun; 2005 yılı şüphesiz engelliler için bir milattır. Sosyal devlet tarafından ihmal edilen engelli kitlesi bu yasayla birlikte tanınmış ve birçok alanda olumlu gelişmeler kaydedilmiştir. Sosyal, ekonomik, sağlık, eğitim, istihdam vb. alanlarda bütünüyle engelli bireylerin ve ailelerine yönelik haklar tanınmış ve demokratik hukuk laik ve sosyal devlete yakışan bir süreç başlamıştır. Bugün itibariyle 2005 yılı ve sonrası gelişmeler yönetmelik ve mevzuattaki eksiklikler ve yetersizlikler alanda aşılması gereken sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sorunlar aşağıda konu başlıklarıyla kısaca belirtilmiştir.


2022 sayılı ilgili kanun gereği 18 yaşını doldurmuş ailesinin sosyal ekonomik düzeyine bakılmaksızın her engelli sakatlık maaşı almaktaydı. Evde bakım hizmetiyle ilgili düzenlemeden sonra 119 TL’lik ekonomik sınır engelli birey için hak daraltması yapılarak sakatlık maaşının kesilmesi yeni müracaatların bu kriter sebebiyle reddedilmesi ülke geneli için %70-75 arası engellilerin bu maaşı alamamaları gibi bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Bu alanda ciddi bir sorun yaşanmaktadır. Evde bakım hizmetindeki gibi 466TL tutarı manidar bir sınır olup mevcut sakatlık maaşı içinde benzer bir kriterin belirlenmesi bu alandaki sorunu giderecektir. Yasa ve sonrasındaki olumlu gelişmeler ve hedeflenen engelli kitlesi için her alanda yaşanılabilir ve kendi kendini idame ettirebilen bir birey olma ilkesiyle bu uygulama kesinlikle örtüşmemektedir.  Kazanılmış hakların genişletilmesi ve geliştirilmesi beklentisi içinde olan 8,5 milyonluk bir kitle mevcut hak daraltması ve sınırlılığı karşısında moral ve motivasyon bozukluğu içindedir.


İlk defa ülkemizde uygulanan (ÖMSS) eksikliklerine rağmen son derece başarılı bir uygulamadır. Bu uygulamanın sorunlarının giderilerek mevcut istihdam sorununun çözümüne ciddi katkı sağlayacağı kesindir. İstihdam konu başlığında en ciddi sorunlardan biri özel sektörü hazine desteğine rağmen (SGK) engelli bireylerin aktif iş gücü piyasasına katılamamaları ve dolayısıyla toplumsal üretimde aktif rol alamamaları engelli bireylerin sosyal hayatta görünür olmalarına gölge düşürmektedir. Engellilerin pasif olarak istihdamı alanında karşılaşılan önemli sorunlardan biridir. Bazı kurum ve kuruluşların ve hatta özel sektörün engelli istihdam etmeyip para cezası ödüyor olması düşündürücüdür. Kamu münhal kadrolarına yapılan yerleştirmeler cumhuriyet tarihi boyunca en ciddi rakamlara ulaşmıştır. Ancak bazı kamu kurumlarının engelli pozisyonu açığı yer almasına rağmen istihdam kotasına uymaması benzer sorunlardan biridir. Engellilerin mesleki eğitimleri eğitim konu başlığında değerlendirilecektir.


İlgili yönetmeliklerde mevzuat açısından yorum ve değerlendirme boşlukları olması uygulamalarda karşılaşılan sorunların temelini oluşturmaktadır. Örneğin bankacılık ve notercilik kanununda ilgili 72 ve 73. maddelerin görme engelli bireylerin şahit bulundurma zorunluluğu daha öncesinde 2011 yılına kadar isteğe bağlı olarak düzenlenmişken 15 Ekim 2011 yılı alınan kararla tekrar eski uygulamaya dönülmüş olması bu alanda sorunların doğmasına neden olmuştur. Sağlık hizmetlerinde engelli ve yaşlı vatandaşlarımıza işlem önceliği son derece başarılı uygulanırken bankalar başta olmak üzere bazı kurum ve kuruluşlarda uygulamalardaki eksiklikler sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır. İlgili STK’ların yasal düzenleme bildirimleri kurum yada banka yöneticileri tarafından ciddiye alınmamakla birlikte spesifik uygulamalarda gördüğümüz ‘bu bildirim genel merkezden yapılmalı’ gibi söylemler sorunların yaşanmasına sebep olmaktadır.


Engellilere yönelik mevcut çalışmalarda karar alma sürecine katılım yasayla belirlenmiştir. Bu güvence sosyal devletin kanaat önderlerine temsil niteliğindeki hedef grupları için bir öz güven sağlamıştır. Bu durum yönetime katılma ve benzer uygulamalar için çağdaş ve demokratik bir anlayışın sonucudur fakat özellikle yerelde uygulamaya baktığımızda karar alma sürecine katılım bir yana diğer çalışmalar için dahi danışma ve sürece katılımı sağlamaya dönük herhangi bir çalışmanın yapılmayışı bütünlükçü anlayışa ters düşmektedir. Örneğin A şehrinde görme engelliler için hissedilebilir zemin uygulaması yapılmaktadır. Uygulama tamamlanmış ciddi sorunlar ortaya çıkmış oysa sürecin başında A şehrindeki görme engelli sivil toplum kuruluşları sürecin başlangıcında katılım veya dahil edilme söz konusu olmamıştır. Bu durum yasa ihlalidir. Bu türden yaşantıların denetlenmesi ve ilgili hükümlere eksiksiz uyulması sağlanmalıdır.


Eğitim alanında kaynaştırma programı mevcut uygulamalar son derece eksiklikler ve sorunlar içermektedir. Yasa öncesinde bazı engel grupları 1.ve 2. kademelerde gündüzü ve yatılı olmak üzere kendi homojen grupları içinde eğitim almaktayken şimdi yatılı bölge okullarının kapatılması ve hızla kaynaştırılma programına geçilmesi engelli bireyler açısından karanlık sonuçlar doğuracaktır. Bireyin toplumda var olabilmesi toplumsal üretime katılabilmesi sosyal hayatta görünür olması ve bilinçli vatandaş figürü yaratıla bilmesi temelinde doğru eğitim, öğretim uygulamaları paralelinde bir ilişki vardır. Bu durum engelli bireyler için de geçerlidir. Ülkemizde çok az sayıda okulun fiziki yapısı engelli bireyler için yeterli durumdadır. Ayrıca mevcut yetişmiş kadronun özel eğitim alanındaki akademik yetersizliği fiziki yapıdaki yetersizlikle bir araya gelince engelli bireyin eğitimde kaynaştırılması eğitimsiz engellilerin ortaya çıkmasındaki en büyük sebeplerdir. Oysa engelli bireyler (görme ve işitme) başta olmak üzere belli bir kademede kendi grubu içinde eğitim almalıdır. Geçerli bir istatistiksel bilgi şu şekildedir. Yatılı bölge okullarından mezun olan görme engelli popülâsyonunda lisans ve lisansüstü program mezunu görme engelliler %40-45 oranlarındayken son yıllarda bu oran %10’a kadar düşmüştür. Bu sürecin başlıca spesifik nedenlerini karşılaştırılmalı olarak şu şekilde belirte biliriz.