“Değişmeyen tek şey değişimin kendisi” sözü her ne kadar klişe gibi gelse de, her insanın bir gün yaşayarak fark edeceği, gerçeğin ta kendisi. Düşünsenize yaşınız değişiyor, yaşadığınız yer, sosyal statüleriniz, boy, çok bir kriter olmasa da kilonuz değişiyor; düşünceleriniz de bütün bunlara bağlı olarak şekil alıyor. Yadırgamam… Yargılamam… Ama kabul edilebilir ölçüler içinde bir açıklama beklerim. Ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kandırıldım” açıklamasından tatmin olmuyorum. Çünkü hangi cümlelerle, hangi vaatlerle, kimler aracılığı ile kandırıldığını tek tek duymadım.
***
Henüz üniversitedeydim, en yakın arkadaşlarımla üzerinde günler boyu tartışırdık. Bendeki durum çok açık: Dini inançlar ve vatan-millet-bayrak sevgisi hiçbir güruhun tekelinde olamaz. İnsanları ayrıştıran, ötekileştiren her düşüncenin karşısındayım. İnsan merkezli bir siyasetten yanayım. Zaten bu nedenle -başörtülü insanları ayrıştırdıkları zamanlarda- oy verdiğim partiyi dahi eleştirdim.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak tanıdığım Erdoğan ise başından bu yana hep dini söylemlerle önde oldu. Ama Amasra Maden Kazası sonrası grup toplantısı sırasında yaptığı konuşma tüylerimi diken diken etti. Hatırlayalım mı?
“...Yeri geldiği zaman 'Bu ülkenin yüzde 99’u Müslümandır' diyor muyuz? Diyoruz. Yüzde 99'u Müslümansa Müslüman olarak da bunun gereğine imanımız tam olacak. Ha ama senin İslam’la alakan yoksa, Müslümanlıkla alakan yoksa onu zaten biz bıraktık, gittik.”
Bu cümleler hiç de rastgele değil! Bizim toplumumuzda, tartışmanızın bile grubun dışına atılmanıza sebep olacağı kader kavramı üzerinden hükümetin yanlışlarını sorgulamanızın önünü kesmek için.
Prof. Dr. Mehmet Görmez’in çok güzel bir makalesini okudum. Hoca Hz. Peygamberin, “İman, yetmiş küsur şubeye ayrılır. En üst derecesi lâilâhe illallah sözü, en alt derecesi ise yolda insanlara eziyet veren bir şeyi alıp kenara koymaktır. Haya da imandan bir şubedir.” (Buharî, İman 2, Hadis No. 8) hadisini şu cümlelerle ele alıyor: “İslâm dininin, inanç ve ibadetle ilgili tüm esasları bir taraftan insan ile kendisi ve Yaratıcısı arasındaki ilişkileri düzenlerken, diğer taraftan insanın insanla ve insanın eşya ve tabiatla ilişkisini tanzim etmektedir. Hz. Peygamber bu hadiste, imanın formülü olan kelime-i tevhid ile yolda insanlara eziyet veren bir şeyi kaldırıp atmayı birleştirmiş ve her ikisini de imanın tarifi içinde zikretmiştir. Sözlükte birlik demek olan tevhid, sadece Allah’ın varlığına ve birliğine iman değildir. Tevhidin bireysel ve toplumsal boyutları vardır. Aklın ve kalbin birliği, ruhun ve bedenin birliği, ferdin ve toplumun birliği gibi tüm birlikler tevhid inancının yansımalarıdır. İmanın ve tevhidin sosyal boyutunu da Hz. Peygamber, yolda insanlara eziyet veren şeyleri kaldırıp atmayı, iman kategorisi içinde değerlendirerek ifade etmiştir. Burada sadece fiziki anlamda yollarda insanlara eziyet veren bir taşı yahut dikeni kaldırıp atmak değil, mecazi anlamda hakka, hakikate doğru giden yoldaki engelleri kaldırmak da kastedilmiştir. Yol kesmenin en kötüsü, insanın Allah’a, Peygambere, doğruya, güzele, hakka ve hakikate giden yolunu kesmektir. Yol açmanın en güzel çeşidi de insanın, doğruya giden yolunu açmak ve bu yoldaki engelleri kaldırmaktır. Hatta Hz. Peygamber, bununla ilgili imanımızı ölçecek mükemmel bir ölçü ve kıstas vermiştir. Bu ölçü, kendi nefsin için istediğin bir şeyi mümin kardeşin için de isteyebilmektir.”
Şimdi Amasra maden kazasını ve Cumhurbaşkanı’nın yukarıdaki açıklamalarını sadece şu paragraf doğrultusunda yeniden değerlendirelim. Hoca’nın izahındaki mecazi değerlendirmeler çok kıymetli.
“…Yol kesmenin en kötüsü, insanın Allah’a, Peygambere, doğruya, güzele, hakka ve hakikate giden yolunu kesmektir.”
Son 20 yılda gençler arasında deist ve ateist düşünce yapısına sahip olanların sayısının arttığına dair haberlere hemen hemen herkes rastlamıştır. Ben bu konu ile ilgili mevcut siyasi yapıyı sebep gösteren çok örneğe rastladım. Cumhurbaşkanı’nın şu son açıklaması bile, kaç insana “Lanet olsun böyle kadere” dedirtti.
“…Yol açmanın en güzel çeşidi de insanın, doğruya giden yolunu açmak ve bu yoldaki engelleri kaldırmaktır.”
Ama bakın bazı siyasiler, vatandaşlar, şehitlerin yakınları sorguluyor; neden madende saat 18.09'dan sonrasına ilişkin kayıt mevcut değil? Biz bunu sorarak doğruya giden yolu açmaya çalışıyoruz ama Cumhurbaşkanı patlamaya kader diyor.
İktidarın tercih ettiği yöntem bu olabilir. Toplumun bir kesiminde de karşılık bulabilir. Ama yine Prof. Görmez Hocanın değerlendirmesini paylaşayım sizlerle;
“…Hz. Peygamber, bununla ilgili imanımızı ölçecek mükemmel bir ölçü ve kıstas vermiştir. Bu ölçü, kendi nefsin için istediğin bir şeyi mümin kardeşin için de isteyebilmektir.”
Ya da tam tersi söylemle, kendin için istemeyeceğini başkası için isteme.
*İlginizi çekerse makalenin adı HZ. Peygamberin İman Tasavvuru ve Tanımı