KARANLIK BİR HAFTA 

Konuşanları dinliyorum da üzülmemek elde değil! Hâlâ depremin oluşumunu bilmeyen milyonlarca insan var. Aklım almıyor, duyduklarıma inanamıyorum. Depremin oluşumu okullarda anlatılmaz mı? Bir insan aklını bu kadar mı kaybeder? Bu kadar mı akıldan yoksun olur, anlamış değilim! 

Yer kabuğundaki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları sarsma olayına deprem denir. Deprem, önlenemeyen bir doğa olayıdır. Bunu artık bilmeliyiz. Bunu akıl almayacak düşüncelere bağlamak insanın aklına yaptığı en büyük ihanettir. 

Kılıksız, ortaçağ kafalı yobazların hâlâ daha “Zina arttı, bilmem ne oldu, onun için deprem oluyor!” diyerek konuşması bir türlü bitmedi. Bu gidişle biteceği de yok gibi görünüyor. 

Bu zihniyete Allah akıl fikir versin. Bu aklı kıt olanlar hâlâ inanıyor. İnanılacak gibi değil! Evet, depremin imtihan olduğu doğrudur; ancak bu din imtihanı değil, mühendislik imtihanıdır! Bunu ne zaman öğreneceğiz bilmiyorum! 

Türkiye deprem haritamız okullara, mühendislik hizmeti veren firmalara asılmalı. Asılmalı ki yıkılan bina ve ölü sayısını herkes görmeli. Belki o zaman benliğimize işler de ileride nasıl davranacağımızı öğrenmiş oluruz. 

Elazığ depreminden sonra  Prof. Dr. Naci Görür hocamız iki yıl önce uyardı; ancak önlem alınmadı. Yerbilimciler onlarca gün uyarı yaptı olmadı. Hiçbir yetkili “Ne diyorsunuz?” demedi, üstüne vazife olarak almadı. Ne tuhaf değil mi? Bizde tedbir için ileriye dönük önlem alınma kültürü ne zaman gelişecek bilmiyorum! 

Bu depremlerde bir şeye daha şahit olduk. Önceki depremlerde kurtarma ekibi sessiz kalır ve yıkıntıya doğru “Orada kimse var mı?" diye bağırırdı. Bu depremde ise enkaz altından “Bizi kurtaracak kimse yok mu?” diye bağırılıyor. Çok acı! 

Türkiye'deki GSM operatörlerinin reklamlara harcadıkları parayı bilseniz dudaklarınız uçuklar. Ancak gelin görün ki bir depremde reklamda anlattıkları mesajlar bir anda yerle bir oluyor. Sütü dökmüş kedi gibi ortalıkta görülmüyorlar. Bu kaçıncı deprem ve yine aynı sorun! İletişimsizlik! Yazık, yazık! 

Kışın güzel gitmesine rağmen üşüyorum. “Deprem bölgesindeki yağan karın bir çarşaf gibi yıkıntıları örttüğü enkazın altındakiler aklıma gelince üşüyorum!” demeye dilim artık varmıyor. “Çocuğumuz üşümesin!” diye akşam kalkıp sıcacık evde üstünü örtüğümüzde ne kadar şanslıymışız! 

M. Burhan Sadıklar hocamın sözüyle bu yazımı bitirmek istiyorum. “Ne depremdir öldüren, ne de binalar! Öldüren, ahlâklarını şeytana satmış insan kılıklı yaratıkların rant hırsı ve denetçilerin vurdum duymazlığıdır!” 

Hocam düşüncene sağlık. Katılmamak mümkün mü? Biz ne zaman yaşadıklarımızdan ders alacağız? Biz ne zaman önlem için seferber olacağız? Ne zaman?

Depreme yine; hazırlıksız yakalandık! Bir kez daha ülkemizin kabusu olan deprem afeti ders almadığımız için yine binlerce vatandaşın canına mal oldu! İnşallah İstanbul’da olacak depreme hazırlıklı oluruz!

Başın sağolsun Türkiye