Öğrenimin sınırı olmaz. Yaşı da... Hangi yaşta, nerede ve günün hangi vaktinde olursa olsun yaşamın bilinmeyen bir yanını/yönünü; merakınız/öğrenme duygu ve heyecanınız önünüze getirir kor.
Kişi yaşamında meraklarıyla beraber koşar yarınlara...
Kurumlar da böyle bir "var olma" kıskacına girer ve bu yolda varlıklarını sürdürürler.
Kişinin bağımsızlığı/özgürlüğü gibi, kurumların da ortak görüşten doğan "yol haritaları" onları çoğulcu bir görüş odağına çeker.
Tıpkı kişisel ve toplumsal özgürlüklerdeki durum gibi...
Biri "kişisel", diğeri "toplumsal..."
Kişi kendi özgürlüklerini aşıp, toplumsal bir hak tecavüzüne giriştiğinde tüm kişilere yapılmış bir eylem ortaya koymuş olur.
O zaman toplumsal bir tepki göstermenin haklılığı ortaya çıkar.
Tıpkı; "Biz yeni bir devlet kuruyoruz. Beğenin, beğenmeyin, bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan'dır" söyleminde bulunan kişinin durumu gibi...
Sen TC yurttaşı ol... Onun nimetlerinden dün, bugün yararlan... Bir yerlerde köşe/koltuk kap...
Sonra?..
Sonra da, TC'yi inkar et... "Yeni bir devlet kuruyoruz" diyerek, nabız yoklayıp ne tepki toplayacağının sondajını yap!..
Hani, derler ya; "Ağzından çıkan sözü kulağın duysun" diye...
Tıpkı o manzara...
***
Hep birlikte yaşıyoruz.
Allah'ını seven şu havaya bir baksın... "Yeni bir devlet kuruyoruz" yanlış söyleminin karşılığı, aldığı tepki böyle mi olmalıydı.
Nerede Cumhuriyet'in bekçileri?
Nerede Atatürk devrimlerini sahiplenen nöbetçiler?
Nerede?.. Nerede? Nerde?
***
Belli ki, devleti/rejimi koruma/kollama konusunda yeterli bilgilendirilmeyen bir kuşak yetişti bu ülkede...
Umursamaz bir kuşak!..
Şimdiye değin Atatürk ve arkadaşlarına karşı yapılan saygısızlıklar için devleti temsil eden güçler anında karşılığını/tepkisini ortaya koyup, gereken yaptı. Kamuoyunu rahatlattı, konuyu kapattı.
Şimdi?..
Devleti doğrudan hedef alan bir saldırı karşısında; gönüllerde oluşan üzüntüyü giderecek direkt bir söylemin ilgililerden gelmesi beklentisi var kamuoyunda.
Bu beklentinin derhal yasal yollardan yanıtlanarak; "Yeni bir devlet kuruyoruz" yanlış söyleminde bulunan kişinin, adalet önüne çıkarılmasının kamuoyu isteği olduğunu belirtmek isteriz.
***
Demokratik yasaların işlerlik kazanması kişiden kişiye değişen bir algıyı gerektirir bir durum olamaz. Böyle bir durumu yaşamak ise demokratik rejimlerin en ayıplı bir uygulaması olarak sırıtır her zaman.
Son olayda, demokrasinin direkt olarak aldığı yaranın tedavisi; yine demokrasinin yaşatıldığı bir ortamda yasaların işlerliği sağlandığında yapılabilir ancak.
Kamuoyu bu uygulamayı bekliyor...