Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla, 20 Mayıs 1933 tarihinde havalimanlarının işletilmesi ve Türkiye hava sahasındaki trafiğin düzenlenmesi ve kontrolü amacıyla kurulan ve 1984 yılından sonra bir Kamu İktisadi Teşebbüsü olarak görev yapan bir kurumdur.
DHMİ, son yıllarda yaptığı yolcu garantili havalimanı özelleştirme ihaleleri ve yeterli yolcusu olmayan havalimanları nedeniyle yoğun bir şekilde eleştiriliyor.
Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor ki, mazisi başarılarla dolu ve yıllarca vergi rekortmeni olan DHMİ, o zamanlar hiç bu kadar eleştiriye maruz kalmamıştı.
Atatürk Havalimanı, Antalya Havalimanı gibi tesislerin özelleştirilmesi sırasında hiçbir önemli itiraz gelmemesi bunun en güzel örneğidir. Aradan yıllar geçtikten sonra Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) yöntemi ile yolcu garantisiyle ihale edilen Zafer Havalimanı ve İstanbul Havalimanı’nın yapımı ve ihalesi çok tartışma yarattı. Yanı sıra bazı küçük havalimanlarının da yolcu sayısı az olduğu için DHMİ yoğun saldırıya uğradı. Yanlış ve hata yaptığı zaman iktidarlara kızmak demokratik bir haktır. Yine bu işlerden sorumlu olan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nı ve Bakanı da eleştirmek doğal hakkımızdır.
Bu anlamda yanlış yaptığı bu gibi işler için DHMİ’ye de pekala atıp tutabiliriz.
Benim de eleştirip, hatta kapatılmasını istediğim Zafer Havalimanı konusunda yapılan eleştiriler tamamıyla haklıdır.
İstanbul Havalimanı’nın yapımı, Atatürk Havalimanı’nın kapatılması da tartışmalı konular olarak hala gündeme gelmekte.
Bunlarla ilgili eleştiri hakkımız baki kalmak kaydıyla, DHMi’ye yönelik diğer eleştirilere objektif bakmakta yarar var.
Ülke genelinde halen DHMİ’nin işlettiği tam 58 adet havalimanı bulunmaktadır.
Bu havalimanlarının bazıları özel sektör tarafından, geri kalanların hepsi DHMİ tarafından, yani devletçe işletilmektedir.
Devletin işletme politikasında bir yanlış olup olmadığını anlamak için, bu havalimanlarının bazılarının bu yılın ilk on ayındaki performansına bakmakta yarar var diye düşünüyorum. Örneğin; Bingöl Havalimanı’nda 2022’nin ilk 10 ayında 118.037 yolcuya ve 911 uçağa, Iğdır Şehit Bülent Aydın Havalimanı’nda ise yılın ilk 10 ayında 181.425 yolcuya ve 1.976 uçağa hizmet verilmiş. Çanakkale Havalimanı’nda 2022’nin ilk 10 ayında; 130.648 yolcu ve 5.504 uçak trafiği gerçekleşirken, Ağrı Ahmed-i Hani Havalimanı’nda bu yılın ilk 10 ayında; 170.279 yolcu ve 1.244 uçak trafiği hayata geçmiş. Şırnak Şerafettin Elçi Havalimanı’nda 2022’nin ilk 10 ayında; 244.231 yolcuya ve 5.072 uçağa hizmet verilmiş. Tüm havalimanlarına bakınca 2022'nin ilk 10 ayında toplam olarak da 155.885.411 yolcuya ve 1.590.671 uçağa hizmet verilmiş, rakamlar böyle diyor.
Bu rakamlara baktığımızda kış mevsimi olması ve uçak bilet fiyatlarının artışının yolcu sayısında düşüşe neden olduğunu söyleyebiliriz. Tabii fiyatlar büyük etken.
Bu rakamlara bakarak, havalimanlarını her şeye rağmen açık tutmaya gayret eden ve ‘DHMİ çalışıyor, Türkiye uçuyor’ sloganının hakkını vermeye çalışan bu kuruma geçmişin faturasını ödetmek de hakkaniyete uygun düşmez. İktidarlar öyle istemiş, gerekli veya gereksiz yapılan bu havalimanlarını işletmek de DHMİ’ye kalmış. Onlar da elinden geleni yapıyor. Uçak şirketleri yolcu azlığını ve iç hat bilet fiyatlarının düşük olduğunu bahane ederek, seferleri azaltıyorsa DHMİ’nin yapacağı bir şey olamaz ki.
Yıllar önce yanlış fizibilite ile yapılan ve az yolcu ağırlayan bu havalimanlarını kapatma yetkisi DHMİ’ye ait değildir.
Kamu kuruluşlarının birinci önceliği kar etmek değil, hizmettir. Fakat, her ile bir havalimanı yapıldığı bir sırada zarar etse dahi her hangi bir meydanı kapatmaya kalkmak siyasi intihardır.
Buna hiç bir iktidar tevessül edemez.
İşin gerçeği bütün havalimanlarının kar etmesi, rantabl olması zaten mümkün değildir. Eleştiri yaparken kimi, neden hedef aldığımızı da bilirsek daha iyi olur.
Dar gelirliler uçaklara binemiyor, hep aynı varlıklı kesimler binebiliyorsa yolcu trafiğinin artmasını nasıl izah edeceğiz?
Halk zenginleşiyor da biz mi görmüyoruz?
Mutlu yarınlar Türkiye’m…