İYİ BAKALIM OSMANLISPOR MAÇININ FALINA YAKINDA YAKLAŞILMAZ BU TAKIMIN YANINA!

Yıllardır iddia ediyorum ki, 1996’da Hüseyin Avni Aker’de 2-1 kaybedip  avucumuzun içindeki şampiyonluğu kaçırdığımız Fenerbahçe maçı,  Trabzonspor’un  kurulduğundan beri oynadığı en iyi maçtır.

Ne Liverpool, ne Barcelona, ne Aston Villa ne İnter, ne de şu bu maçlar..

Bu maçta sergilenen futbolun yanına bile yaklaşamaz.

7-0, 8-1 Bordo-Mavililerin lehine bitmesi gereken karşılaşma, ister bir futbol mucizesi deyin, İster ‘Allah’ın takdiri’ diye düşünün 2-1 yenilgimizle bitince, Trabzonspor’da en az 20 yıl geri gitmişti.

Şampiyon olunduğunda bozulmayacak olan o kadro, en fazla bir iki takviyeyle hem Galatasaray’dan önce UEFA şampiyonu olurdu, hem de en az  3 yıl şampiyonluğu kimseye  bırakmazdı.

Keşke o gün çok kötü bir futbol oynayıp da en azından berabere kalsaydık.

***
Şimdi böyle bir girişten sonra diyeceksiniz ki, ne alakası var Osmanlı maçıyla o müsabakanın.

Çok alakası var ki şöyle; Demek ki futbolda tek gerçek sonuçtur.

Ve de kazanan her zaman olmasa da, çoğunlukla haklıdır.

Çünkü ileri dönük planların anahtarı iyi saha sonuçlarıdır.

Maç kazanarak moral bulursun,  taraftarını havaya sokarsın..

Maç kazanarak güven kazanırsın.Tribünleri doldurup hasılatın yanında her galibiyet için 1.3 milyon TL alır kasanı da doldurursun..

Bütün bunlar da sana bu süreçte eksiklerini gidermek için zaman kazandırır..

Bu açıdan baktığımızda ikinci yarının ilk dört maçında dört galibiyet alarak 12 puan toplayan..

13. sıradan altıncılığa hoplayan Trabzonspor büyük iş başarmıştır.

İlgili, alakalı kim varsa onları peşin peşin kutlayalım, biraz ince ayrıntıya girelim;

***
Olumlu yönlerin çok daha fazla olduğu maçta bir defa bütün oyuncuların kazanma arzusu ve bununla doğru orantılı mücadelesi dört dörtlüktü.

Rakibe üçüncü bölge tabir edilen ileride basmak,

Alan daraltarak oynayacak alan bırakmamak.

Kapılan topları isabetli paslarla öne doğru oynamaya çalışmak..

Topu alana pas alternatifi yaratmak gibi daha önce bize yabancı gibi gelen uygulamalar çoğunlukla başarıldı.

Gereksiz geri pas alışkanlığı tam olmasa da büyük oranda  terk edildi.

Ayrıca takımdaki arkadaşlık, birlik beraberlik duygusu tavan yapmış.

Oyuncular Trabzonspor’un nasıl bir takım olduğunu..

Trabzon için ne anlama geldiğini kavramış..

Bunlar ilk etapta göze batan ve hiç de azımsanmayacak artılar..

***
Eksilere gelince..

Lüzumsuz yere ayakta tutulan ya da yanlış pas tercihleri yüzünden kaptırılan toplar nedeniyle Osmanlıspor 3-4 tane mutlak gol pozisyonuna girdi, ancak süper bir form yakalayan kaptan Onur bunları başarıyla önledi. 

Demek ki hazır fırsatı yakalamışken ikinci golü bulup işi garantiye almak lazım..

Bunun için de sahada gole yakın bir oyuncunun olmalı.

Ve de Trabzonspor’da  başkaları da gol atsa da, gole yakın bir tek oyuncu var, o da Hugo Rodallega..

Doğrudur, bu N’doye gol atmak dışında yararlı.

Yararlı da, asıl işi gol atmak olan birinin diğer yaptıkları pek değerli  olmuyor!

Ve de Hugo Rodallega yedek kulübesine yakışır durmuyor.

***
Bence Ersun Hoca golcülüğünün yanında dripling özelliği de olup açık oyuncusu gibi de oynayabilen Rodallega’yı oyuna sokmak için 86. dakikayı beklemeyecekti.

Hem de  baskı altında oynarken oyunu ileri oyunu taşıyacak Castillo’yu da dışarı almayacaktı.

Çünkü yenik durumdaki Osmanlı’nın ikinci yarıda üzerimize geleceği belliydi.

Ve  bu iki oyuncu rakip defansın arkasına vurulacak toplarla gol atmasalar  da oyunu  tam sahaya yayarak 40 metrede oynayan Osmanlı’yı 70 metrede koşmak zorunda bırakacaktı.

***
Ve de “Hani iyi oynamadık ama şansa kazandık” diyenler var ya..

Ben de diyorum ki ; hakem Alper Ulusoy Trabzonspor’un iki penaltısını verse, Aykut Demir’e de fazlasıyla hak ettiği kırmızı kartı gösterse, maç kaç kaç biterdi?

Sonuç olarak diyeceğim şudur ki;  Rodallega’da takıma yerleşir ve bildiğimiz gibi oynarsa, bu takım artık zor maç kaybeder..

***
Ve de kıssadan hisse:

Demek ki  transferi oyuncudan  anlayanlar yapacak.

“Uyum sorunu, alışma dönemi’ gibi palavraları da çöpe atacak..

Haliyle de değil bir süre beklemekle , nadasa bırakılsa  bişe olmayacak adamlar ‘yıldız’ diye getirilip olmayacak dua de için amin kuyruğuna girilmeyecek!


ŞEYTAN OLMAK ŞARTMI?

Bir özel TV kanalında  bilmem kaç milyon dolarlık ücretle futbol yorumu yapan  eski milli futbolculardan Rıdvan Dilmen, haftada bir gün de TRT’de aynı işi yapmasını eleştirenlere verdiği yanıtta şöyle dedi;

“8 bin dolar alıyorum ama ben doları 2 bin 500 liradan sabitledim!”

İyi de bu para sabitlenmiş haliyle bile eski parayla 20 milyar, yeni parayla 20 bin TL

Özel kanalın verdiği kimseyi  ilgilendirmez de, sana o parayı  veren TRT bunu bizim vergilerimizle, elektrik faturalarımıza eklediği paralarla yapıyorsa  o zaman şu soruyu çok rahat sorabiliriz:

Niye sadece Rıdvan Dilmem?

Ali Kemal Denizci’nin ,Hüseyin Tok’un,Yılmaz Vural’ın,Ünal Karaman’ın ,İskender Günen’in,Fatih Tekke’nin nesi eksik.

Yani malı götürmek için illa Şeytan lakaplı mı olmak lazım?