İSTİKAMET ÜZERE

Modern dünya, teknolojinin ve yapay zekânın zirveye ulaştığı, insanın fiziksel sınırlarının yeniden değerlendirilme ihtiyacı ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu bağlamda, makam ve mevki hırsı farklı bir boyuta taşınabilir.
Örneğin, insanoğlunun artık dijital kimlikler üzerinden güç kazandığı, teknolojik başarıların "mevki" yerine geçtiği bir dünyada, adalet ve eşitlik nasıl sağlanacak? Makamların yerini yapay zekâ liderlerinin alması durumunda, insanın ahlaki ve vicdani sorumlulukları nerede duracak?
Bir diğer boyut, kapitalizmin dijitalleşmesiyle beraber servet ve makam sahibi olmanın sanal evrenlerde (metaverse gibi) prestij unsuru haline gelmesi. İnsanlar, gerçek dünyada sahip olmadıkları güç ve statüyü dijital dünyalarda elde edebilir. Ancak bu, insan ilişkilerini daha mı derinleştirir yoksa daha mı yüzeysel hale getirir?
Ayrıca, toplumların hâlâ makam hırsına kapıldığı bir gelecekte, bireysel ahlakın ve toplumsal liyakatin rolü ne olacak? Teknolojinin sunduğu avantajlarla, bu gelişim ve değişim sonucunda insanlar makamları gerçekten bir sorumluluk olarak mı görecek, yoksa daha da büyük bir kibir mi yaratacak?
Bugün, teknolojinin yükselişiyle değişen ahlaki değerleri, insanın maneviyatla teknolojiyi nasıl dengelemesi gerektiğini ve geleceğin "liyakat" kavramını tartışarak güçlü bir modernite ortaya konabilir.
Çağımızda en çok bocaladığımız iki unsur var bir eliyakat ikincisi ahlaki değerler. Aslında ahlaki değerler ve liyakat konusunda medeniyetimizin öngördüğü ölçüler ortadadır. Mesela liyakat konusunda görev istenmez görev verilir anlayışı yani istişare Temelli bir anlayış ahlaki değerlerin erozyona uğraması ve liyakat sorununun sorun olmaktan çıkmasını sağlayacak bir yaklaşımdır.
Dünyamız yaratıldığından günümüze kadar birçok millet yeryüzünden silinip gitti. Bu yıkılıp yok olup gitmenin nedenleri Adalet ve liyakat konusu olduğu aşikardır.
İnsanoğlu ve dünyadaki makamı, makam hırsı, dünya hırsı vs. örneklerle çoğaltılabilir. İnsanın aslında gerçek kimliği kendine emanet edilen kendi makamında belli oluyor. Kişiliği, azmi, hırsı, emelleri sahip olduğu, olacağı makamda ortaya çıkıyor esasen. Makamlar ve mevkiler, paralar ve servetler, villalar, residanslar, yazlıklar, arabalar, ün ve şöhret…
Aslını sorarsanız bu yalancı, köhne, gaflet yüklü dünyayı en iyi kabristanlar özetler: “Gidecek yerimiz mi var, kara topraktan başka…” Kimine göre bu dünyada mevkilerimiz üstünlük, övünç sebebimiz oluyor. O hal de ne olması lazım! Dünya gelip geçici ise, makamlar, mevkiler gelip geçici ise nedir bu ihtiras, bunca hırs niye! Birçok krallar, imparatorlar yaşadı, birçok da padişah her biri mülk, saltanat sahibiydi. Hepsi de yanına hiçbir şey alamadan göçüp gitmedi mi… İyi olanlar iyilikleriyle iyi hatırlanırken, kötü emeli olanların kötü eserleri kalmadı mı?
Kabe’dekiler gibi herkesin içinde taşıdığı putlar vardı. İhtiras, mevki ve makam aşkı, yönetme arzusu, para ve zenginlik, zevk-u safa, içki ve kadın …”
En içten isteklerimi oluşturan bir şeyi, yani ahlak açısından iyi bir insan olmak istediğimi ne zaman göstermeye çalışsam küçümsemelerle, alaylarla karşılaşıyordum; oysa ne zaman iğrenç tutkulara kapılsam beni övüyor, teşvik ediyorlardı. Mevki ve makam düşkünlüğü, çıkarcılık, şehvet düşkünlüğü, kibir, öfke, intikam… Bunların hepsi saygı görüyordu.(İtiraf-Tolstoy)
Peki ne olması lazım? Dünya geçici ise, makamlar, mevkiler geçici ise herhangi bir kişiye, herhangi bir nesneye üstünlük sebebi olmaması lazım. Yaratılışımız gereği malın yanında makamı da çok seviyoruz ama o makamın sorumluluğunu da, hakkını da vermeli insan. Bizler bir mertebeye eriştiğimizde sosyal çevremiz de çoğalıyor, bir kısım başlıyor: Ağam sensin, paşam sensin demeye… Makam sahibi bu sözlerle daha çok aşka geliyor, bu tipte övgülere mazhar olan kişi bu övgü dolu sözlerin büyüsüne takılıp yakın çevresinde tanıdığı dost, arkadaşlarını görmezden gelmeye başlıyor…
Makam, mevki, rütbe, unvan; bunların hepsi cekettir. Ceketi asar bir yere gideriz. Toplum olarak bizler isteyene talip olana makam bağışı olana makam için mücadele edene değil aslında görev istenmez görev verilir anlayışıyla liyakatli bilgili ve tecrübeli kişilere ürünü vererek doğruyu yakalayabiliriz.
Nefsi arzular putunu, mal ve para putunu, mevki ve makam putunu, şan ve şeref putunu
‘’Allah’ım, bizi bizden razı olacağın şekilde istihdam et. Rızanın olmayacağı hiçbir makam ve mevki nasip etme. Bizi senden ayıracak vazifelerden bizi uzak tut, kalbimizden koltuk sevdasını ve baş olma hırsını çekip al.’’ Bize istikamet üzere yürümeyi ayaklarımızı doğrulukta sabit kıl kin hırs ve ihtiraslardan uzak eyle nasip eyle.