Gergin, karamsar, düşünceli, bolca hüzünlü bir haylice yalnız, şehrin kalabalığı karanlığın derinleşmesine çanak tutuyor.
Kazanmak yetmiyor, kendi dışında herkes kaybetsin istiyor, mutlu olmak yetmiyor, benim olsun istiyor, gücü yeten zulüm etmekten yana, güçsüz olanda mücadeleyi bırakmış, mazlum edebiyatından ne koparırsam kârdır diyor.
Sokaklar kuytu, caddeler hızla ilerliyor...
Çağın gereksinimi diye sosyal hesaplar, sahte suretler, ben daha iyiyim hevesiyle paylaşılan hayal manzaraları.
Teknoloji, daha iyiyi hedeflemiyor, daha pahalı olma peşinde, insanı ardından sürüklüyor.
Yeşilin üstünde gri toz bulutları yükseliyor, içine tıka basa doldurulmuş her şey.
Her şey, hiç olmak üzere.
Akıl, kullanıma kapalı, yürek eskici dükkânında yok pahasına ruhtan çıktı çıkacak.
Şimdi diyeceksiniz ki tüm dünya böyle ne yapalım.
Hayır, tüm dünya böyle değil, ama sizin dünyanız, etrafınız, eşrafınız, çevreniz böyle.
Böyle bir dünyada yaşamayı tercih etmeniz sizi karamsar, geleceğe umutsuz ve mutsuz bakmanıza sebep oluyorsa değiştirin.
Bunu yapabilirsiniz.
Hiçbir şey okumanıza gerek yok bir kütüphanenin kapısından içeri girip sessizce oturun ve izleyin. Nerdeyse bedava olan bir tiyatro bileti alıp seyredin.
Bütün hayatınıza entegre edemeseniz de kendinizi saflaştırabildiğiniz alanlar yaratın.
Ruhunuzun ağ bağlantınızı kesin.
İnanın ki size tebessüm ettirecek çok şey paylaşıyor hayat.
Ve bizler teknolojik zaman ve mekan tercihlerimizle kaçırıyoruz evrenin bize sunduğu o saf mutlulukları.