Türkiye olarak çok basit bir derinliğmiz var. Kendimizi bir şey sayma çukurunda debeleniyoruz. Dünyanın ileri ülkelerindeki takip merkezleri br yana, evreni anbean takip eden kuduz medyayı dahi kaile almıyoruz. Yani izlemiyoruz. İzlesek de malayani bir amelle yapıyoruz bu işi.
Atatürk dönemi de dahil olmak üzere genel manada, "millî" çıkarları gözümüz gibi gözetecek hiçbir çabanın içinde olmadık, olamıyoruz. Öteden beri ortaya çıkan sonuçlar üzerinden gard almayı itiyat bellemişiz.
Yani biz Türkler, Orhun Âbidelerindeki uyarıları "dönemlik tespitler" olarak görme aptallığı içinde yılları eskitmiş âmâlar gibiyiz.
Bir arkadaşımın oğlu İngiltere'de, ecnebicesini söylemeyi beceremeyeceğim bir bölümde okuyor. Millî hassasiyetleri temayüz etmiş cevval bir delikanlı. Bizdeki "uluslararası ilişkiler" anlamına gelecek bir eğitim mesaisinde. İsmi Oğuz Kağan...
Geçen gün bana bir eletronik posta gönderdi. İngiltere'de "uluslararası izlek dünyası" namıyla bir kurul bulunduğunu ve dünyada ne kadar ülke varsa bu ülkelerin medyalarını didik didik ettiklerini yazdı. Öylesine takip ediyorlarmış ki bırakın bir ülkenin ulusal medyasını o ülkenin yerel medyasını bile günbegün masaya yatırıyorlarmış. İngiliz veya İngiltere sözcüklerinin geçtiği her makaleyi her fıkrayı her haberi raporluyorlarmış. İyi kötü ne varsa her şeyi ama her şeyi kılı kırk yararcasına takip ediyorlarmış.
Örneğin bi magazin dergisinde bir İngiliz kızı ile bir Türk erkeğinin flörtü bile ayrıntısı ile yine zapta geçiriliyormuş. Hatta ilişkinin ciddiyeti, ilişkinin partneri olan o meçhul Türk'ün iltisakları bile dikkate alınıyormuş. "Yarın işimize yarar" kaydı "kerteriz" defterine kaydediliyormuş.
Bizim ise bırakalım dünyanın bütün ülkelerinin medyalarını takip etmeyi ulusal bazdaki yazılanları dahi bir "hafıza kartı" haline getirecek mecalimiz yok.
Halbuki bizler birçok ulusu geçmişte kurduğumuz devletlerin bünyesinde barındırmış ve yönetmişiz. Bu yüzden, her dili bilecek kadar geniş bir hinterlanda sahibiz. Pek âlâ biz de dünyanın aldığı soluğu anbean takip edecek güce, zekâya ve kudrete mâlikiz.
Hem de herkesten çok "kim ne adım atıyor, neye niyetlenmiş, hangi hinliği ve cinliği düşünüyor" diye anlayabilme ihtiyacındayız. Kısaca bizim coğrafyamız bu bilgi ihtiyacını zarûrî kılıyor.
Şayet biz de İngilizler gibi kendimize lazım olsun olmasın bizle alakalı her şeyi takip edebilsydik mazimiz "darbeler mezarlığıyla" dolu olmazdı. "Bir de kim dost kim düşman kim nötr" gibi veriler elde edrdik ki bunları ekonomi için, kültürel temaslar için, insanî hamleler için kullanma imkanımız olurdu.
Yani "gaflet" içinde kalmazdık.
Bilmem, devletimizin geçmişte erkini tutanlar bizi duymadı şimdikiler duyar mı?