Hüzün… 'Kullanılmış Mendiller'…


Değerli okurlar; benim “ Karadeniz’de Son Nokta “ ya yazdığım ikinci yazı bu….

Öncesinde;  “ Ne yazabilirim?” diye düşünürken; gazeteciler, köşe yazarları ve özellikle “ HER GÜN “ yazan yazarlar aklıma geldi… Nasıl yazıyorlar? Nasıl konu buluyorlar? Diye..  Gündemi yakalamak adına bir şeyler karalamak… Zor, benim için…. Derken bir müzik sesi dışarıdan, kulak kabarttım, TV’den geliyor, TRT Müzik açık….


 

Sözleri Cansın Erol’a bestesi Selahattin İçli’ye ait bu şarkıyı Ahmet Özhan’dan ne zaman dinlesem bambaşka  alemlerde, bambaşka duygulara kapılır giderim. Gelin bu yazıda “ HÜZÜN “ konusunu açalım…..


Bir yerler okumuştum; şöyle diyordu “ HÜZNÜ “ anlatan, “ HÜZÜN “ için…

“Hüzün, büyük acılar içindeyken, yaşamın güzelliğini görmektir.

Hüzün, uğruna savaş verdiğiniz çoğu şeyin boşluğunu fark etmektir.

Hüzün, çaresizliktir.

Hüzün an’ı durduramamaktır.

Hüzün, içiniz kan ağlarken gülümsemek zorunda olmaktır.

Hüzün, bir bebeğin büyüyüşünü göremeyecek olmayı bilmektir.

Hüzün, sevdiklerinizin sizden sonra ne olacağını düşünüp, endişe duymaktır.

Hüzün anıların üstünüze üstünüze gelmesidir.

Hüzün, vefasızlıklar karşısında şaşkına dönmektir.

Hüzün, ummadığın vefalar karşısında duygulanmaktır.

Hüzün, kaybedişe gülümseyiştir.

Son kum tanesi olana kadar…”

Bizler için nedir acaba “ HÜZÜN”?


Sözlükte "keder, üzüntü" anlamına gelen hüzün, bir ahlak terimi olarak, insanın maddi veya manevi  kayıp ve eksikliklerinden duyduğu üzüntü ve keder anlamında kullanılmaktadır. Biz çok hüzünler çektik değil mi? Mesela Ülkemiz için, mesela çoluk çocuğumuz için…Mesela Trabzonsporumuz için…. Öyleyse nedir HÜZÜN?


Hüzün, yuvasından, düşen bir kuş mudur?

Hüzün, bir ayrılık mıdır? Yoksa kavuşmamak mıdır?

Hüzün, gözyaşı mıdır yanaklarınızdan yere doğru akan?

Hüzün, yağan yağmur altında ıslandığını bile fark etmemek midir?

Hüzün, sonbaharda yaprak dökümü müdür? Yoksa okul çağındaki genç için okula başlamak mı?

Hüzün, aile acısı mıdır? Yoksa gelecek kaygısı mıdır?

Hüzün, sevgiliye gösteriş midir? Sevincin üstünü kaplayan?

Hüzün, ayrılığın sembolü müdür? Belki de yeni bir başlangıcın zorluğu mu?

Veeee…Hüzün, bir anneye doğumla birlikte gelen lohusalık hüznü müdür? Sevince dönen…..

Değerli okurlar; “ HÜZÜN “ için çok şeyler söylenebilir ki şu an sizlerin aklına neler neler geliyordur? HÜZNE dair….


Yaşadıkça ve yaşlandıkça çok şeyler görüyor ve duyuyor insan…


Ama; bu dünyanın bir “ HÜZÜN “ yeri olduğu bellidir. Şimşek çakar, hava birden aydınlanır; sanırız….Halbuki “ O AYDINLIK “ çoğu zaman “ YAĞMUR” u getirir; bereket denilen..


Bu “ HÜZÜN “ konusu bitmez, sıraya “ ANILAR VE HATIRALAR “ giriyor, zaman zaman..

Değerli okurlar; sizlere Trabzon Liselerinden Yetişenler Derneği( Trabzon Öğrenci Yurdu ) yayın organı olan ancak Trabzon Kız Öğrenci Yurdu’nun yapımı için bir müddet askıya aldığımız “ HAMSİ “ dergisinin 6. sayısına yazdığım bir yazımdan alıntı ile sizleri; “ HÜZÜN BÖYLE Mİ OLUR ACABA ? “…soruları ile başbaşa  bırakayım…Yazımın başlığı “ KULLANILMIŞ MENDİLLER “ idi…Buyurun…



Geçen aylarda bir televizyon programında; yıllar önce öldürülen öğretim üyesi Sayın Doç.Dr.Necip Hablemitoğlu’nun eş’i Şengül Hablemitoğlu’nun, eş’inden bahsederken birkaç  cümlesi dikkatimi çekti. Acı ve gözyaşları içinde mealen şöyle diyordu:


Belki içimizde, içinizde, yakınınızda bu kabil benzeri durumları yaşayanlarınız yani KULLANILMIŞ MENDİL gibi eşyaları saklayanlarınız vardır. Maksadım kimseye o günleri hatırlatmak değil. Ancak; bu KULLANILMIŞ MENDİLLERİN bu kadar acı verebileceğini ve önemini anlayamamıştım. Ölene Allah’tan rahmet, kalanlara başsağlığı dilemekten başka ne yapabiliriz ki?...Hayat bize neler gösteriyor ve de öğretiyor…


Sayın Hablemitoğlu’na biz de, yazanın kim olduğunu hatırlamadığım şu sözler ile katılalım:



Evet, yazı bu…Ne dersiniz? “ HÜZÜN “ bu mu?


Değerli okurlar; sizlere şimdilik veda ederken; hayatınızın mutlu, sağlıklı ve başarılı günlerle dolu olarak geçmesini temenni eder; selamlar ve sevgiler iletirim. 


Metin Yücesan.

05. Temmuz 2013

Fındıkzade - Fatih / İST.