Bırakın bu sezonu son yıllarda böylesine keyif aldığım bir Trabzonspor izlememiştim. Öncelikle bizleri futbola doyurup, güzel heyecanlar yaşatan, başta teknik patron Ünal Karaman olmak üzere Bordo-Mavili futbolcuları kutluyorum. Onları canı gönülden alkışlıyorum.
Aslında Trabzonspor’un Burak Yılmaz ve Onur Kıvrak krizi sonrası nasıl bir performans ortaya koyacağı herkes tarafından merak ediliyordu. Fakat bu krizi iyi yöneten, yönetimin yanı sıra teknik patron Karaman’ın oyuncuları üzerinde sağladığı motivasyon ve taraftarların takım sahiplenmesinin habercisi gibiydi Fenerbahçe galibiyeti.
İlk dakikalardan itibaren maçı Fenerbahçe yarı sahasına yıkan, kazanma arzusu üst düzeyde olan Trabzonspor, Pereira ve Abdülkadir ile rakibin sol tarafını adeta paspasa çevirdi. Nitekim maçın iki önemli adamı olan Pereira’nın harika ortasını Novak şık bir kafa vuruşu ile tamamlayarak Fenerbahçe’nin gardını düşüren golü attı. Bu golden sonra öyle fırsatlar Trabzonspor yakaladı ki ezeli rakibine tarihi bir hezimeti tattırması içten bile değildi. Novak’a aslında bir parantez açmamız gerekiyor. Slovak oyuncu sol bek oynamasına rağmen Rodallega’dan daha çok Fenerbahçe kalecisi Harun ile yüz yüze geldiğini söylesek yeridir. Sanki Karaman onu rakip ceza sahası içerisinde görevlendirmiş bir görüntü verdi izleyenlere! Slovak oyuncu öylesine eline fırsatlar geçirdi ki onları değerlendirseydi belki de Trabzonspor tarihine ismini altın harflerle yazdırırdı. Sosa ise bir kaptandan beklenenden daha fazlasını yaptı. Takımı bir maestro gibi yönetti. Hele de o muhteşem golüyle taraflı tarafsız herkese şapka çıkarttı. İşte görmek isteyeceğimiz Sosa bu. Arjantinli gerçek kimliğini ortaya koyduğunda rakipler için ne kadar tehlikeli bir silah olduğunu gözler önüne tam manasıyla serdi. Genç Hüseyin’in de hakkını teslim etmemiz gerekiyor. Böylesine önemli bir maçta yerinde müdahaleleriyle Slimani’ye adım attırmadı. Güven herkese aşıladı. Şımarmadan hep böyle soğukkanlı bir şekilde devam etmeli. Çünkü genç oyuncunun geleceği parlak. Karaman’ın Fenerbahçe gibi kritik bir derbide onu görevlendirip kazanması da takdire şahan.
Trabzonspor’un iki genç oyuncusuna değinmeden de olmaz. Uzun zaman sonra Yusuf Yazıcı ve Abdülkadir Ömür’ü sahada bu kadar mutlu ve coşkulu görmedim. Dikkat ederseniz Burak Yılmaz’ın olduğu dönemde takıma değil de, kişiye bağlı futbolları ile yok olmaya yüz tutmuştu. Her iki oyuncu bir anlamda özgürlüklerini kavuşunca Fenerbahçe karşısında yaşam belirtileri vererek ‘biz daha ölmedik’ dedirtti. Çok şükür ki elimizden bir yıldız gibi kayıp gitmediğini gösterdiler. İnanıyorum ki bundan sonra da aynı tempolarını sürdürüp daha çok kendilerini parlatacaklardır.
Sonuçta Trabzonspor, Fenerbahçe’yi devirerek 8 yıl sonra prangalarından da kurtulmuş, özgürce ve kararlı yolculuğuna yeniden başlamış oldu.