24 Haziran'a sayılı günler kaldı. Yalnız, bir sürpriz ihtimalinin çok çok düşük olması seçimden beklenen heyecanı azaltmışa benziyor.
Aslında seçim "bilenmiş bahtsızların" gözünde daha yüksek bir heyecana gebeydi. Her şeyi berbat eden YSK oldu. Muhalefetin önüne biraz "gecikerek" bilmeden bariyer çekti. Gerçi muhalefet YSK'nın bir engelleme niyetinde olduğunu dillendirip güya tedbir olarak "A-B-C-D planlarımız var" dediler.
Bana sorarsanız muhalefet kanadının "ekmeğiydi" engelleme. Bu olmayınca, sanki bir engel olunacakmış zehabına kapılıp tedbir öznesini kullanarak "B" planları olan "hülle"ye yöneldiler.
Dilcilere göre "hülle" ile "hîle" aynı kökten gelen kavramlar olduğu için belki de gereksiz telaşa sürüklendikleri için yanlışlıkla doğmadan geleceklerini öldürdüler.
Ne olsaydı muhalefet daha kazançlı çıkardı?
Muhalefetin söylediklerinin tersi olsaydı, açıkça ifade edelim ki muhalefet büyük siyası rant sağlardı. Yani Meral Akşener'in partisi seçime alınmasaydı ve de Akşener bu durumdan sonra CHP akillerince Başkan adayı olarak "hülle" ile seçilseydi bugün bir değişimin eşiğe dayandığını söylemek mümkün olurdu. Tabi "okuma" yetenekleri zayıf olan muhalefet, bu imkânı lehlerine değil de aleyhlerine işlettiler.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun büyük bir "darlık" içinde Abdullah Gül'e yönelmesi CHP'nin siyasi bir fikir taşıdığından çok Recep Tayyip Erdoğan kininden başka sermaye bulundurmadığını gösteren emarelerdi.
Bu kinin kaynağı demek ki herkesin söylediği gibi Milli Görüş zihniyetine dayanmıyor, Cumhurbaşkanı'nın 15 Temmuz'dan sonraki duruşuna yaslanıyordu.
Bu yaslanış; tankların önünden geçip "Tank mı verdiniz de çıkmadık" sabıkasına uzanan çok labirentli problematikler barındırıyor.
Şayet YSK Akşener'in partisini devre dışı bıraksaydı, Türkiye'de "Tayyip Bey" aşığı insanlar bile bunu demokratik bir bariyer görüp karşıt saflarda bayraktarlık yaparlardı.
CHP de bu sonucu okuyup "Meclis benden Başkanlık Akşener'den" deseydi hakikaten bir değişim vuku bulabilirdi.
Başından Gül'ün güldürmeyeceğini görüp Meclis ile Yürütme gücünü CHP ve Akşener şeklinde paylaşsaydılar ve İyi Parti ile küçük partileri CHP bünyesinde topladıklarını ifşa etseydiler işler değişirdi.
Şimdi “Geçti Bor'un pazarı sür eşşeği Niğde’ye” demekten başka ne diyebiliriz!
Hele hele "Karamollaoğlu'nu "Madımak" sol bağnazların itirazlarından sonra adeta kutsamak, Alevi vatandaşlarını Tayyip Bey'in imkânına katmaktan başka ne kazanç sağlar" diye bir muhasebe yapılabilecek mi CHP çevrelerinde!
Hiç zannetmiyorum.
Lakin kendilerini “kültür kurdu” bilip kendi bünyelerinin kurdu olduklarını anlamakta zorlananlardan bu beklenir mi?
Takdir sizin...