Yazacağımı kafamda planlarken bile korkuyorum geleceğimizden. Her akşam haber bültenlerini izlerken güzellikler, başarılar arıyorum. Gerçekten özledim başarıyı, barışı, huzuru, saygıyı. Bakıyorsunuz trafikte kural tanımayan insanlar cirit atıyor. Hız sınırının olduğu yerde hız, park yasağının olduğu yerde park etme, arabalar arasındaki mesafeye dikkat etmeme insanımızı olumsuzluğa hatta ölüme götürüyor. Sık sık trafik yasası değiştiriliyor, cezalar artırılıyor, kontroller mümkün olduğunca genişletiliyor ama sonuç değişmiyor. Çünkü öz bırakılıp detayla ilgileniliyor. Çünkü her şeyin başının eğitim olduğu unutuluyor veya hafife alınıyor. Bir bakıyorsunuz uyuşturucu tüketimi her geçen gün artıyor. Uyuşturucu almak için kişiler, annesini , babasını dövüyor hatta öldürüyor. O insanlar ara sokaklarda gözüne kestirdikleri insanlardan zorla para alıyor vermezlerse bıçaklayıp ölümüne neden oluyorlar. Vatandaşı koruyucu  veya uyuşturucu kullananı cezalandırıcı yasalar yok mu? Elbetteki var. Ama yasalar güç değil ki. Yine dönüp dolaşıyoruz eğitime geliyoruz. Eğitim eksikliği ailelerin yok olmasına gençlerin bataklığa sürüklenmesine neden oluyor. Dizi filmlerine bakıyorum. Az para ile çok kazanmak amaçlanmış. Özellikle Doğu ve Güney Doğu toplum yaşamını konu alan filmleri izlerseniz yine şiddet, yine kadın erkek ayırımı, yine aşiret yasaları ön plana çıkıyor. “Ben” duygusu öne çıkmış. Bazı kişiler zayıf ama bazıları çok güçlü gösterilmiş. Evlilikler, aile olmaktan çok sanki çocuk doğurma üzerine oturtulmuş. Çok yaşlı ama paralı erkeklere 13-14 yaşındaki kızlar peşkeş çekilmekte ve karşılığında para alınmaktadır. O kızımızın değeri, pazarda satılan hayvan veya araba ya da sebzeden farkı yoktur. Koruyucu yasalar yok mu? Olmaz olur mu ? Sonuç yöresel gelenekler veya eğitim o insanları bu duruma getirmiş. Çünkü dün de bugün de devlet sevecenliğini orada sergilememiş ve yasaların saygınlığını sağlayamamıştır. Çünkü yeteri kadar eğitime önem verilmemiş. Din adına, din düşmanları, insanları boğazlamakta veya diri diri yakmaktalar. Vatan kurtaran Şabanlar, yabancı güçler tarafından eğitilmekte ve yerli işbirlikçilerin de desteğini alarak korku dünyası yaratmaktadırlar. Uzakdoğu’dan, Batı’dan, Afrika’dan yüzlerce genç geliyor ve bu terör örgütü ile birlikte terör estiriyorlar. Yabancı ülkenin insanları, başka yabancı ülke topraklarında yaşayan insanları boğazlıyorlar sonra da elini kolunu sallayarak çekip gidiyorlar. Peki, nasıl ve niçin yaratılmış bu canavarlık?  Niçin mi? Ağzımızın tadını bozmak için. Ülkemizi bölmek için. Ulusal gelirimizin artmasını önlemek için. İnsanımızı, insanımıza düşman etmek için. Yönetecekleri, yararlanacakları ülkeler oluşturmak için. En önemlisi “Nasıl” sorusunun yanıtını vermektir. “Tilkiyi mümin sanıp çiftliğin başına vekil tayın ederseniz, kümes elden gidince ağlamayacaksınız” özlü sözünü anımsadım şu anda. Türk  Ulusu’nu yok etmek mi istiyorsunuz. Önce ordusunu zayıflatacaksınız. Sonra inançları ile oynayacaksınız, daha sonra insanlarını böleceksiniz. Bunların tümü olmadı mı veya olmuyor mu? Yerli işbirlikçiler, kendi rahatları için, kendi makamları için ülke çıkarlarını başkalarına peşkeş çekiyorlarsa sonucu hazırlamış olurlar ki bu olumsuzluğu yaşıyoruz maalesef insanlarımızın bir kısmı bu gidişten rahatsız olmuyor ki  nedeni yeterli eğitim almayışlarıdır. Çok mu karamsarım?